Teknolojinin gelişmesi ve hayatımızın her alanına daha fazla etki etmesi sonucunda günlük hayatımızda kullandığımız neredeyse her ürünün “akıllı ürün” versiyonu karşımıza çıkıyor. Akıllı bisikletler de teknolojinin hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığına dair en iyi örneklerden biri olarak kabul ediliyor.
2009 yılında Kopenhag şehri ile ortaklaşa MIT’in Senseable City Lab’ında geliştirilen akıllı bisiklet Copenhagen Wheel, aynı yıl Birleşmiş Milletlerin iklim Değişikliği Konferansı’nda tanıtıldı. 2012 yılının aralık ayında, MIT Senseable City Lab’ın yardımcı direktörü ve Copenhagen Wheel’ın mucidi olan Assaf Biderman, bu akıllı bisikleti ticarileştirmek için özel bir lisansla Superpedestrian Inc’i kurdu. Birkaç yıl süren mühendislik çalışmalarından, testlerden ve alınan onaylardan sonra Copenhagen Wheel Nisan 2017’de ABD’de ve Ekim 2017’de Avrupa’da resmen tüketicilere sunuldu.
Copenhagen Wheel, temelde geleneksel bir bisikleti hibrit bir e-bisiklete çeviren bağımsız bir arka tekerlek elektrikli bisiklet sistemine dayanıyor. Akıllı bisikletin arka tekerlek göbeğine özel bir motor, gelişmiş sensörler, kontrol sistemleri ve lityum-iyon akü yerleştiriliyor. Kontrol sistemi; sürücünün pedal çevirirken gösterdiği çabayı izleyebilmek için gerçek torku, gücü, kadansı, pedal pozisyonunu ve ivmeyi ölçen bir dizi sensörle arayüz oluşturuyor. Tekerlek de uygun yardım seviyesini belirleyebilmek için sürücüden toplanan bu verileri kullanıyor. Tekerleğin aküsü standart bir duvar prizine uyan harici bir kablo ile şarj ediliyor. Kullanıcı pedal çevirdiği sürece de bisiklet kendi kendine şarj olmaya devam ediyor.
Copenhagen Wheel ile Herhangi Bir Bisikleti Akıllı Bisiklete Çevirebilirsiniz
Normal bir bisiklete Copenhagen Wheel mekanizmasını entegre edebiliyor ve bisikletinizi akıllı bisiklete çevirebiliyorsunuz. Copenhagen Wheel ile saatte 30 km’ye kadar çıkabilen bisikletiniz ile tek şarjda 45 km kadar mesafe kat edebiliyorsunuz. Kullanıcının ihtiyaç duyduğu zamanlarda harici güç sağlamayı hedefleyen cihaz, bisikletinizden uzaklaştığınız zaman otomatik olarak kendisini kilitleyebiliyor.
Copenhagen Wheel bir mobil uygulama ile birlikte çalışıyor. Akıllı bisikletin tekerleği Bluetooth aracılığı ile hem İOS hem Android işletim sistemlerinde kullanılabilen bu uygulamaya bağlanıyor. Bu uygulama ile sürücülerin bisiklet deneyimlerini kişiselleştirmeleri de mümkün oluyor. Akıllı bisikletin tekerleği mobil uygulama sayesinde kullanıcıların sürüşlerini ve yaktığı kalori bilgilerini izliyor; ayrıca sürücülerin Turbo, Eco ve Exercise sürüş modları arasında geçiş yapmasını sağlıyor. Sürücünün akıllı telefonu aynı zamanda sürüş esnasında akıllı bisikletin tekerleğini otomatik olarak aktifleştiren ve bulut yedekleme sistemi ile gerçek zamanlı iletişim kuran dijital bir anahtar rolünü de üstleniyor. Kendi kendini düzeltebilen güvenlik sistemi sayesinde tekerleğin içerisindeki bileşenleri izleyerek hem sürücüyü hem tekerleği koruyor ve milisaniye içerisinde gerçekleşen olaylara proaktif olarak yanıt verebiliyor. Bunun için akıllı telefonla ve ilgili uygulama ile aktif bir bağlantının bulunması gerekiyor. Üretici firma mobil uygulamasını da sıklıkla güncelleyerek sürücülere daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmayı hedefliyor.
Akıllı Bisiklet Hem Kullanıcılara Hem Doğaya Fayda Sağlıyor
Hepimiz biliyoruz ki araba kullanmamak için aslında pek çok nedene sahip bulunuyoruz. Araba egzozları küresel ısınmaya ve asit yağmurlarına yol açan, insan sağlığına da ciddi zararlar veren çok çeşitli gazlar ve katı maddeler yayıyorlar. Motorların gürültüsü ve yakıt döküntüleri de .evre kirliliğine neden oluyor. Araçların sebep olduğu kirlilik aslında küresel ısınmanın en büyük nedenleri arasında yer alıyor. Araçların yaydığı sera gazları atmosferdeki ısıyı hapsederek sıcaklıkların dünya çapında yükselmesine neden oluyor. Küresel ısınma tarımsal faaliyetler, vahşi yaşam, deniz seviyesi gibi pek çok konu üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor.
Araçların neden olduğu kirlilik aynı zamanda havanın, toprağın ve suyun kalitesini de etkiliyor. Araçlardan yayılan azot oksit, Dünya’yı güneşten gelen zararlı ultraviyole ışınlardan koruyan ozon tabakasının tükenmesine neden oluyor. Kükürt dioksit ve azot dioksit; bitkilere, ormanlara ve diğer bitki örtülerine zarar veren asit yağmuruna neden olacak şekilde yağmur suyuyla karışıyor. Arabalardan ve kamyonlardan gelen petroller ve yakıtlar yollara dökülüyor, karayollarının yakınlarında yer alan toprağa sızıyor. Araç emisyonlarından atılan yakıtlar ve parçacıkları gölleri, nehirleri, sulak alanlar kirletiyor.
Verilen zararlar yalnızca çevre ile sınırlı kalmıyor, insan sağlığı da bu durumdan hem doğrudan hem dolaylı olarak payını alıyor. Araçların neden olduğu partikül maddeler, hidrokarbonlar ve karbon monoksit insan sağlığına büyük ölçüde zarar veriyor. Dizel motorlar, yüksek düzeyde partikül madde yayıyor. Bu maddeler ciltte ve gözde tahrişe ayrıca alerjiye neden olabiliyor. Çok ince parçacıklar ise akciğerlerde ciddi solunum problemlerinin oluşmasına yol açıyor. Hidrokarbonlar, zor dioksit ve güneş ışığı ile reaksiyona girerek üst atmosferde faydalı ancak yer seviyesinde zararlı olan ozon oluşumuna sebep oluyor. Ozon akciğer iltihaplanmalarına, göğüs ağrısına ve öksürüğe neden olarak insanların nefes almasını zorlaştırabiliyor. Diğer bir egzoz gazı olan karbon monoksitin de özellikle bebekler ve kalp hastalığı bulunan kişiler için çok zararlı olduğu biliniyor. Çünkü karbon monoksit kanın oksijen taşıma özelliğine etki ediyor. Arabaların yarattığı gürültü kirliliği işitme duyusuna zarar veriyor ve psikolojik rahatsızlıklara da yol açabiliyor.
Araçların çevreye verdiği zararların azaltılması ya da engellenmesi için; eski ve bakımsız araçların trafiğe çıkarılmaması; elektrikli, hibrit ve benzeri araçların kullanımının tercih edilmesi ve yeni araba alacak kişilerin aracın yakıt ekonomisini ve çevre etiketini kontrol etmeleri, yüksek derecelendirmenin düşük kirlilik seviyesi anlamına geldiğini göz önünde bulundurmaları öneriliyor. Alınabilecek tüm önlemlerin yanı sıra mümkünse yürümek, toplu taşıma araçlarını kullanmak ve bisiklete binmek bu zararların önüne geçilebilmesi için atılabilecek adımların başında geliyor.
Bisiklete binmek kardiyovasküler ve fiziksel zindeliği artırıyor. Kan basıncını düşürüyor, kasları geliştirip kişinin koordinasyon yeteceğini artırıyor. Çoğu insan trafikte zaman harcarken işe ya da gideceği yere bisikletle rahat bir şekilde ulaşabilmenin insanlar üzerinde mutluluk artırıcı bir etkiye neden olduğu biliniyor. Bir terapi görevi de gören bu aktivite, günlük stresin azaltılmasında ve depresyon semptomlarının hafifletilmesinde etkili oluyor. Ayrıca açık havada yapılan egzersizlerin özgüveni artırdığı ve genel ruh hali üzerinde iyileştirici bir etki yarattığı uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Bisiklete binerek yapılan günlük egzersizler hafızayı ve öğrenmeyi keskinleştirdiği gibi beynin genel performansını da iyileştirebiliyor. Ayrıca ulaşım için bisikleti tercih etmek; araç bakımı, yakıtı, onarımı, sigortası gibi pek çok maliyetin minimize edilmesini sağlayarak tasarrufa da yol açabiliyor.