Akıllı telefonların boyutları giderek büyümeye devam ederken Unihertz Atom bunun tam tersini gerçekleştiriyor. Dünyanın en küçük ve en akıllı telefonu olarak lanse edilen Atom, Android işletim sistemi ile çalışıyor; sağlamlığı, suya ve darbelere dayanıklılığı ile de dikkat çekiyor. Unihertz bir önceki mikro – akıllı telefonu olan Jelly’i, minüskül mühendisliğin bir başyapıtı kabul edilebilecek olan Atom ile takip ederek şimdiye kadar tasarlanan en küçük dayanıklılık odaklı ürün ile kullanıcılarına eksiksiz bir Android deneyimi yaşatıyor.
Akıllı telefon üreticileri kullanıcıların bir cep telefonundan beklentilerinin; dev ekranlar, ultra ince gövdeler ve hafiflik olduğundan oldukça emin görünüyorlar. Bu ihtiyacı karşılamayı hedefleyen markaların satış rakamlarına bakıldığında bu beklentilerin aslında pek çok kişi için geçerli olduğu da kolaylıkla söylenebiliyor. Unihertz Atom ise bu anlayışı benimsemeyen, aktif bir yaşam tarzına sahip olan mesela doğa sporları yaparken düşürdüğünde kırılmayacak bir telefon isteyen kullanıcıları da göz ardı etmeyerek bu kitleye yönelik tasarladığı telefon ile pazardaki yerini alıyor.
Atom’un avuç içine sığacak kadar küçük olması pek çok özellikten yoksun olduğu anlamına gelmiyor ve cihazın teknik özelliklerinin büyüklüğüne oranla oldukça başarılı olduğu görülüyor. Unihertz Atom; 2 GHz’lik sekiz çekirdekli işlemciye, 4 GB RAM’e, çift kameraya, NFC’ye ve modern akıllı telefonlarda bulunmasını beklediğimiz tüm sensörlere sahip bulunuyor. 96*45*18 mm gövdeye ve 2,4 inç ekrana sahip olan Atom, akılı telefon endüstrisinde kullanıcıların beklentilerini karşılayacak bir alternatif olma iddiasını sürdürüyor. Unihertz Atom; sekiz çekirdekli ARM Cortex-A53 işlemcisinin yanı sıra 4GB RAM’e ve 64 GB yerleşik depolama alanına sahip bulunuyor. Cihazın gösterge panelinin de 240*432 çözünürlüğe sahip olduğu biliniyor.
Atom’da parmak izi tarayıcısı ve yüz kilidi özellikleri de yer alıyor. Parmak izi tarayıcısı ve yüz kilidi kullanıcılara daha fazla güvenlik sağlıyor. Yine bu sayede ekranın kilidi kullanıcılar tarafından daha kolay ve hızlı bir şekilde açılabiliyor. 2000mAh pil sayesinde uzun süreli kullanım mümkün olabiliyor. Telefonun arka kısmında 16 megapiksel ön tarafında da 8 megapiksel kamera bulunuyor. Cihazın kulaklık jakı ve USB Type-C portu ile tamamlanan çerçevesi, kalın lastikli polikarbonat ve plastiklerden yapılarak dayanıklılığın artırılması amaçlanıyor. Programlanabilir “PTT” düğmesi güç düğmesinin altında ve ses düğmelerinin karşısındaki sağ kenar boyunca yer alıyor. Atom’un şarj portu hem bataryayı güçlendirmek hem de OTG işlevselliği için kullanılabiliyor.
4G uyumluluğu olan Atom aynı zamanda IP68 sertifikası ile de kullanıcıların dikkatini çekiyor. Suya, toza ve darbeye dayanıklı olan Atom, Android 8.1 Oreo işletim sistemi ile çalışıyor. Elektrik şokuna, titreşime ve aşırı sıcaklara karşı koruma özelliği de bulunan ve Corning Gorilla Glass içeren Atom çift SIM kartı da destekliyor. Bu akıllı telefon aynı zamanda USB OTG uyumlu olup kullanıcıların verileri ve fotoğrafları istedikleri cihazlara kolaylıkla aktarabilmelerini sağlıyor.
Atom’un panelleri, kenarları ve köşeleri düşmenin engellenmesi için ekstra kavrama özelliğine sahip bulunuyor. Tüm kenarlar ve köşeler pürüzsüz ve geniş olup cihazın bileğe ya da boyna takılmasını sağlayacak kordon yuvası da çerçevenin içine yerleştirilmiş bulunuyor.
Atom’un Tüm Özellikleri
Akılllı Telefon Teknolojisi Çok Hızlı Bir Gelişme Gösteriyor
İlk gerçek akıllı telefon 1992 yılında piyasaya sürülse de insanlar 1995 yılına kadar “akıllı telefon” terimini kullanmaya başlamadılar. 1992 yılında IBM tarafından yaratılan telefona “Simon Personal Communicator” adı verildi. Bir cep telefonunun ve bir PDA’in işlevlerini bir araya getiren bu ilk telefonun piyasaya sürüldüğündeki fiyatı 899 USD idi. 4.5 * 1,5 inç ölçülerinde tek renkli bir LCD dokunmatik ekranı ve bir kalemi bulunan bu ilk akıllı telefon, gününün koşullarına göre çok ileri düzeydeydi. Simon, arama yapmanın yanı sıra e-posta ve faks göndermek ve almak için de kullanılabiliyordu. Ayrıca not defteri, dosya klasörü, takvim, dünya saati ve adres defteri gibi farklı özellikleri de bulunuyordu. Eğer yeterli dahili alan varsa ya da telefona takmak üzere özel bir PC kartı alınırsa Simon’da third-party uygulamaları da çalıştırılabiliyordu. Hiçbir zaman IOS ya da Android telefonların düzeyine erişemese de piyasaya sürüldüğü dönemde Simon 50.000 adet civarında satıldı. 2001 yılında NTT DoCoMo Japonya’da ilk 3G ağını başlatarak akıllı telefonların gelişimi adına çok büyük bir adım attı.
Ancak gerçek akıllı telefon devrimi, Steve Jobs’un ilk iPhone’u yayınladığı Macworld 2007’e kadar başlamadı. Önceki telefonlar tuş takımlarına dayanıyordu ve internetin “hafifletilmiş” bir versiyonunda geziniyordu. iPhone’un geniş dokunmatik ekranı tüketicilerin daha önce karşılaştığı tüm telefonlardan daha şık olmasının yanı sıra bir masaüstü bilgisayar gibi web sitelerinde gezinme imkanı da veriyordu. Sonraki dönemlerde akıllı telefon teknolojilerinde çok hızlı ve büyük gelişmeler yaşandı. Artık telefonlarımızı arama yapmanın yanı sıra; iş arama, oyun oynama, kitap okuma, film izleme, e-posta gönderme, sosyalleşme gibi pek çok amaca yönelik olarak kullanıyor ve belki de bu sebepten dolayı elimizden bir anlığına bile bırakamıyoruz.
2020 yılı için öngörülen 5G ağları ise; uzmanların gerçek zamanlı teletıp, sanal gerçeklik eğitimi ve gerçekten akıllı şehirler gibi yaşamı değiştiren teknolojilere olanak sağlayabileceğini düşündükleri hızı ve artan bant genişliğini vadediyor. Bu tür bir bağlantı ile akıllı telefonların artık bir sonraki çalışma bilgisayarımız olması çok uzak bir ihtimal gibi görünmüyor. Akıllı telefon yolculuğunun geldiği noktada kimse karşımıza çıkacak bir sonraki akıllı telefonun ne olduğunu kestiremese de ne olursa olsun inanılmaz olacağını biliyoruz.
Akıllı telefonların toplum üzerinde çok büyük ve çok yönlü bir etkiye yol açtığı yadsınamayacak gerçekler arasında yer alıyor. Akıllı telefonlar her zaman ve her yerde kullanıcılarının bilgiye ulaşmasını sağlayarak toplumda yerleşik olan erişim algısını değiştirdi. Kullanıcılarına sağladıkları erişim sayesinde akıllı telefonlar pek çok kişinin hayatını daha kolay hale getiriyorlar. Ancak pek çok akıllı telefon kullanıcısının günümüzde adeta cihazlarına bağlı bir yaşam sürdürmesi de teknoloji harikası bu cihazların hayatımızdaki en büyük olumsuz etkilerinden biri olarak kabul ediliyor. Giderek sanal dünyaya daha derinden çekiliyor ve gerçek dünyada daha az zaman geçiriyoruz. Bunun yanı sıra araştırmacılara akıllı telefonlara olan bağımlılığın genç kullanıcıların metinleri okuma ve anlama becerisini azaltacağı konusundaki endişelerini dile getiriyor ve dijital çağda karşılaşılan en büyük sorunun, teslim olmadan teknoloji ile birlikte yaşamayı öğrenememek olduğunu vurguluyorlar.