Biriktirme sözcüğü hepimizin aklına öncelikle ekonomik olarak kendimizi güvence altına alma amacı ile para biriktirmeyi ya da ilgi alanlarına göre koleksiyon yapmayı getiriyor. Ancak bu sözcük ne yazık ki her zaman bu kadar masum anlamlar taşımıyor. Psikolojide Obsesif Kompülsif Bozukluk ya da Dispozofobi olarak adlandırılan biriktirme hastalığı takıntılı bir davranış şekli olarak değerlendiriliyor. İstifçilik de denilen bu durum aslında tamamen psikolojik bir davranış bozukluğu olarak kabul ediliyor. Bu kapsamda yer alan kişiler işlerine yarasa da yaramasa da hiçbir eşyayı atamıyorlar ve hepsini biriktiriyorlar. Hepimizin manevi yönden taşıdığı anlamlar ya da farklı gerekçeler ile atmaya kıyamadığımız eşyalar bulunuyor. Ancak biriktirme hastalığı semptomlarını gösteren kişilerde durum biraz daha farklı bir şekilde gerçekleşiyor. Dünya genelinde % 3 gibi büyük sayılabilecek bir oranda görülen biriktirme hastalığından mustarip olan kişiler biriktirdikleri tüm eşyalar ile duygusal bağ kuruyorlar. Kendi yaşam alanlarını kısıtlayıp belki de yürüyebilecekleri yer bırakmama pahasına biriktirmeye devam ediyorlar. Bunun sonucunda ise gazetelerde ya da televizyonlarda sık sık rastladığımız ve bizler için bir haberden öteye geçmeyen çöp evlerde yaşamak durumunda kalıyorlar.
Dizpozofobi Nedir?
İstifleme ya da biriktirme hastalığı tıp dilinde Dispozofobi
olarak adlandırılıyor. Obsesif – Kompülsif bozukluğun ilk belirtisi olarak
gösterilen biriktirme hastalığına sahip olan kişilerin uzun vadede çok daha
ciddi obsesif – kompülsif bozukluklar yaşadığı biliniyor. Ayrıca tik takıntısı
ve dürtü kontrol bozukluğu olan kişilerin biriktirme hastalığına yakalanma
olasılıkları daha yüksek oluyor. Gerekli ya da gereksiz tüm eşyaları bir köşede
tutan ve atamayan kişiler istifçi olarak adlandırılıyor. Bu noktada bireylerin davranışlarının normal
ya da normal dışı olarak adlandırılmasında takıntılı davranışların kişilerin
kendisinin ya da yakınlarının günlük hayatının ne kadar aksattığı hatta ne
kadar rahatsızlık uyandırdığı önem kazanıyor.
Biriktirme Hastalığı’nın Nedenleri Nelerdir?
Biriktirme hastalığı genellikle ileri derecede davranış
bozukluğu bulunan ve yalnız yaşayan kişilerde ortaya çıkıyor. Bu kişiler
yaşadıkları yerlerde boş alanlar bulunduğu zaman huzursuzluk hissediyorlar.
İstifçilik sonucunda bu boşlukları doldurmaları ise huzurlu ve mutlu
hissetmelerini sağlıyor. Ayrıca bu kişiler istifçiliklerini haklı gösterecek
savunma mekanizmaları kullanıp kendilerine biriktirdikleri ve atmadıkları
eşyalara mutlaka bir gün ihtiyaç duyacakları şeklinde bahaneler yaratıyorlar.
Bunun sonucunda ise yaşam alanları yavaş yavaş çöp eve dönüşüyor.
Uzmanlar biriktirme hastalığının temelinde pek çok farklı
neden olabileceği görüşünde birleşiyorlar. Savaş, kıtlık, açlık ya da ekonomik
krizler gibi büyük travmalar yaşayan kişiler de eşya biriktirme eğilimi
sergileyebiliyorlar. Travmaya maruz kalan kişiler gerçek stres faktörleri ile
yüzleşmektense bunların üzerini kapatabilmek ve bu şekilde baş edebilmek için
bir baş etme yöntemi olarak istifçilik yöntemini geliştirebiliyorlar. İstifçiliğin
temellerinin çocukların tuvalet alışkanlığı kazandığı 2 ile 4 yaşları
arasındaki dönemle bağlantılı olabileceğine dair görüşler de bulunuyor. Bu
dönemde aşırı baskı ile karşı karşıya kalan çocuklarda biriktirme ya da
savurganlık gibi hastalıkların ortaya çıkmasında etkili olan davranış
bozukluklarının oluşabileceği tıp çevrelerince kabul ediliyor. Ayrıca terk
edilme korkusu da istifçiliğe neden olabilecek etkenler arasında gösteriliyor.
Bunun yanı sıra son dönemlerde tamamlanan bilimsel araştırmalar istifleme
sorununun hafıza ve dikkate dayalı sorunların yanı sıra karar verme ve
kategorilendirme zorlukları ile de ilişkili olduğunu kanıtlıyor. Biriktirme
hastalığı yetişkin bireylerde ve yaşlılarda daha sık gözlemleniyor. Bu
sorunları yaşayan kişiler biriktirdikleri eşyalar ile kurdukları duygusal bağ
sayesinde güvenli ortam ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Ve bu şekilde kişisel
olarak yaşamış olukları olayları anımsamalarını sağlayacak bağlantılar kurmaya
çalışıyorlar. Ayrıca toplumdan kendisini soyutlamış bulunan emekli insanlar da
evlerini fazla eşya ile doldurabiliyorlar. Biriktirme hastalığının kadınlarda
ve erkeklerde görülme oranının ise yaklaşık olarak aynı seviyede olduğu
biliniyor.
Biriktirme Hastalığı Tedavi Edilebilir Mi?
Şunu belirtmek gerekiyor ki, hiçbir istifçi kendi isteği ile tedavi olma talebinde bulunmuyor. Bunun altında ise bu kişilerin kendilerinde bir sorun olduğunun farkında olmamaları ve kendilerini hasta olarak görmemeleri yatıyor. Yaşadıkları hayatı son derece normal, biriktirdikleri eşyaları da gündelik hayatlarının bir parçası olarak değerlendirdiklerinden tedaviye yanıt verebilmeleri için öncelikle bir sorunları olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Biriktirme hastalığının tedavi edilmesi için bazı farklı yöntemler kullanılabiliyor. İstifçilik antidepresan kullanımı ile kontrol altına alınabilse de bu şekilde tam olarak tedavi edilmesi söz konusu olamıyor. Biriktirme hastalığı olan kişilerin kesin olarak tedavi edilmesinin yolu psikoterapiden geçiyor. Bilişsel davranışçı terapi ile birlikte istifleme davranışının altında yatan nedenler araştırılıyor. Ayrıca bireylerin karar alma becerilerini güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. Yürütülen psikoterapi çalışmaları ile istifçilerin istifledikleri eşyalardan büyük oranda kurtulmasının sağlanması ve belli miktarda eşyaya sahip olarak yaşam becerilerini sürdürebilmesi amaçlanıyor. Son yıllarda gerçekleştirilen nörobilimsel çalışmaların sonuçlarına göre biriktirme hastalığı bulunan bireylerin beyinlerinde sağlıklı kişilerin beyinlerinde olandan farklı nöral aktiviteler gerçekleşiyor.