İzlediğimiz filmlerle üzülüyoruz, seviniyoruz, düşlerimizde bile yaşayamayacağımız hayatlara tanıklık ediyoruz, fantastik dünyalarda kayboluyoruz ve bunların hepsini konforlu koltuklarımızda otururken yapabiliyoruz.
Bu yazımızda sizleri maceradan maceraya sürükleyecek ve türünün en iyileri arasında olan filmlerin dünyasında bir yolculuğa davet ediyoruz. Ayrıca bilim – kurgu, gerilim, psikolojik, komedi, romantik, kişisel gelişim gibi ilk aklımıza gelen türlerdeki filmleri seven okuyucularımızın da bu filmleri içeren yazılarımıza göz atmalarını öneriyoruz.
Geleceğe Dönüş – Back To The Future
Geleceğe Dönüş, macera bilim kurgu türünün efsaneleri arasında yer allıyor. Sinema izleyicisinin en popüler serilerden biri olarak kabul ettiği Geleceğe Dönüş’ün başrolünde Michael J.Fox yer alıyor. Sinema tarihindeki üçlemeler genellikle birbirinden ayrı olarak seyredilebiliyor ve belli klişeleri içeriyorlar. Ancak Geleceğe Dönüş serisinin üç filminin içerdikleri olaylar açısından birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu görülüyor. Film, sinema tarihinin en eğlenceli sahnelerinden bazılarına da ev sahipliği yapıyor. Konusunun yanı sıra müzikleri ile de övgüyü hak eden Geleceğe Dönüş hem izleyiciler hem eleştirmenler tarafından türünün klasikleri arasında sınıflandırılıyor. Pek ihtimal vermiyoruz ama eğer hala izlemediyseniz bu muhteşem üçlemeyi en kısa sürede izlemenizi öneriyoruz.
Karayip Korsanları – Pirates Of The Caribbean
Başrollerini Johnny Depp ile Geoffrey Rush’ın paylaştığı Karayip Korsanları, yaş sınırlamasının getirildiği ilk Disney filmi olma özelliğini taşıyor. Johnny Depp filmde canlandırdığı eğlenceli karakter ile sinemaseverlerin kalbini fethediyor. Ve unutulmaz “Kaptan Jack Sparrow” Johnny Depp’in muhteşem oyunculuğu sayesinde sinema tarihinin en efsanevi karakterleri arasında yer alıyor. Karayip Korsanları beyazperdenin en eğlenceli serilerinden biri olup serinin her filmi izleyiciye macera öğelerini ve fantastik öğeleri görsel bir şölen şeklinde sunuyor. Filmde yer alan hepsi birbirinden eksantrik karakterler, her sahneye ayrı bir hava katıyor. Karayip Korsanları her filmde muhteşem bir korsan macerası sunuyor ve son yılların en heyecanlı, en görkemli filmleri arasındaki hak edilmiş yerini korumaya devam ediyor.
Kanlı Elmas – Blood Diamond
Kanlı Elmas, 1990’larda Sierra Leone’de kaosun ve iç savaşın gelişmeye başladığı dönemde geçiyor. Güney Afrikalı paralı asker Danny Archer ile Mendeli balıkçı Solomon Vandy’nin kesişen hikayesinin anlatıldığı filmin başrolünde Leonardo Di Caprio yer alıyor. Filmde Leonardo Di Caprio başta olmak üzere tüm oyuncular performansları ile göz dolduruyorlar. Kanlı Elmas, kimi sinema eleştirmenlerince uzun kovalamaca sahneleri ve içerdiği bazı Hollywood klişeleri nedeniyle eleştiriliyor. Ancak Afrika’da yaşanan insanlık dışı ortamı ifade ediş şekli ile de alkışları topluyor. Aslında film, izleyicilerinin bir kısmında da olsa yaratmış olduğu duyarlılık nedeni ile bile övgülerin odağında olmayı hak ediyor. Kanlı Elmas; insanın insana neler yapabileceğini ve neler yaptırabileceğini yüze çarpan bir tokat etkisi ile anlatıyor. İnsana nasıl bir dünyada yaşadığını düşündürten film izleyicinin huzursuz olmasına ve irkilmesine neden oluyor. Macera türü sevenlerin bu sarsıcı filmi mutlaka izlemelerini öneriyoruz.
Truva – Troy
Truva Prensi Paris ile Sparta Kraliçesi Helen arasındaki aşk sonucunda çıkan savaşı konu alan Truva, senaryosu ve tatmin edici kurgusu ile dikkat çekiyor. Filmin genelinde konu epik bir şekilde işleniyor. Söz konusu trajedinin çok iyi yansıtılması, hikayenin herkes için bir trajik boyutu olduğunun yadsınmaması ve iyi adam – kötü adam ayrımına çok fazla girilmemesi kurguyu klişe olmaktan uzaklaştırıyor. Film Denizli Kızılcabölük’te üretilen kostümleri ile de göz dolduruyor. Truva bir başyapıt temel alınarak hazırlanan bir film olsa da aslına sadık kalınmayan yerler de barındırıyor. İzleyiciye verdiği mesajların yanı sıra film, haklı olanı hak edeni bilip yine de ona karşı savaşmanın zorluğunu da düşündürtüyor.
Yedi Samuray – Seven Samurai
Yaklaşık üç saat süren bu muhteşem film Akira Kurosawa’nın sinemaya kazandırdığı bir başyapıt olarak kabul ediliyor. Siyah beyaz bu kült film Japonya İç Savaşı döneminde geçiyor. İlk defa birden fazla kameranın kullanıldığı Yedi Samuray’ın batıdaki western filmlerinin de temelini oluşturduğu ve kullanılan çekim teknikleri ile sektörün öncülerinden olduğu varsayılıyor. Çok sağlam bir şekilde kırsal kesim eleştirisi yapan Yedi Samuray; taşra insanının ikiyüzlülüğünü, ahlaksızlığını aynı zamanda da çaresizliğini vurucu bir şekilde anlatıyor. Japon kültürüne ait detayları güzel bir şekilde işleyen ve sinema tarihinde bir kilometre taşı olan Yedi Samuray’ı mutlaka izlemenizi öneriyoruz.
Yeni Hayat – Cast Away
Robinson Crusoe hikayesinin günümüze uyarlanmış hali olarak değerlendirilen Yeni Hayat, okyanus üzerinde uçağı düşen ve ıssız bir adada gözlerini açan Chuck Noland’ın adadaki yaşam mücadelesini anlatıyor. Filmin başarısının ardındaki en büyük etkenin Tom Hanks’in şapka çıkarılacak performansı olduğunu belirtmeden geçmek istemiyoruz. Tom Hanks’in adaya düştüğü andan filmin sonuna kadar olan süreçte geçirdiği fiziksel değişim de muhteşem bir şekilde yansıtılıyor. Oyuncunun kilo vermesi, saçlarının ve sakallarının uzaması için film çekimine 14 ay ara verilmiş olması da filmin başarısının tesadüfi olmadığını kanıtlıyor.
Kelebek – Papillon
Başrollerinde Dustin Hoffman ve Steve McQueen’in yer aldığı filmde, hapishaneden kaçmak isteyen sıradan bir mahkumun sıra dışı öyküsü anlatılıyor. Haksız yere hapse atılan bir adamın hapishanede yaşadıklarını ve kaçış macerasını anlatan Kelebek; kitabın yazarı Henri Charriere’in kendi hayat hikayesini anlatmış olmasının da etkisi ile izleyici üzerinde daha da büyük bir etkiye neden oluyor. 1973 yapımı film ilk sahnesinden itibaren oyunculukları ve azim dolu hikayesi ile izleyiciyi avucunun içine almayı başarıyor. Suçsuz yere kürek cezasına çarptırılan Kelebek lakaplı mahkumun her tür otorite, baskı ve sınırlama karşısında hürriyetini elde edebilmek için verdiği inanılmaz mücadelenin anlatıldığı film macera türünün klasikleri arasında anılıyor.
Apokalipto – Apocalypto
Maya uygarlığından bir kabilenin mensubu olan Jaguar Paw’in hayatta kalmak ve ailesini kurtarmak için verdiği mücadelenin anlatıldığı filmin yönetmenliğini Mel Gibson üstleniyor. Apokalipto, medeniyetlerin kendi içlerinde yıkılmaya başlamadan dışarıdan fethedilemeyeceği düşüncesinden yola çıkıyor. Film, sinema eleştirmenleri tarafından artistik açıdan kusursuz bir film olarak tarif ediliyor ve kıvrak kamera oyunlarına sıklıkla yer verildiği görülüyor. Bu filmin teknik başarısına da katkıda bulunan unsurlar arasında sayılıyor. Kostümlerin ve makyajların da çok iyi olduğu Apokalipto, sinema severlere tam anlamıyla bir görsel şölen sunuyor ve macera filmlerini sevenlerin kaçırmaması gereken filmlerden biri olarak kabul ediliyor.
Hızlı ve Öfkeli – The Fast And The Furious
Los Angeles sokak yarışçılarını anlatarak hayatımıza giren bu film muhteşem bir serinin de başlangıcı olarak kabul ediliyor. Ses efektleri ve müzikleri sayesinde izleyicinin beğenisini ikiye katlayan Hızlı ve Öfkeli hareketli sahneleri ile sinemaseverleri koltuklarına yapıştırmayı başarıyor. Adrenalin seviyesini zirveye taşıma konusunda iddialı olan film aynı zamanda serinin en güzel filmi olarak da kabul ediliyor. Film süresince konu bütünlüğü korunuyor ve film ilerledikçe heyecanın tırmanışa geçmesi ile Hızlı ve Öfkeli muhteşem bir aksiyon filmi tadına bürünüyor. Sıradan insanları ve gösterişten uzak hayatları barındıran serinin bu ilk filmini izlemeden önce kemerlerinizi takmanızı öneriyoruz.
Joker
Toplum tarafından dışlanan yalnız ve başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck’in hayatına odaklanan Joker, hikaye ve karakter gelişiminin ilerlemesinde çok başarılı bir tempo tutturuyor. DC Comics serisinden uyarlanan Joker; Joaquin Phoenix ve Robert De Niro gibi efsanevi isimleri barındıran kadrosuyla da dikkat çekiyor. IMDB puanı 9,1 olan film aynı zamanda tüm zamanların en iyi filmleri sıralamasında ilk onda bulunuyor. Joaquin Phoenix’in adeta oyunculuk dersi verdiği film, izleyiciyi Batman’in baş düşmanı olan Joker’in geçmişinde bir yolculuğa çıkarıyor ve muhteşem bir görsel şölen sunuyor. Joker’in doğuş filmi olan bu yapım, karakter dönüşümünü simgeleştiren kısımları ile göz dolduruyor. Joker, psikolojik olarak dayanma sınırlarını zorlayacak hale gelen birinin tüm dünyayı hiçe sayarak nasıl değiştiğini çok iyi yansıtıyor. Şüphesiz 2019 yılının en çok konuşulanlarından biri olacak Joker’i fırsat varken sinemada izlemenizi öneriyoruz.
Diriliş – The Revenant
Alejandro Gonzalez İnarrutu’nun yönetmenliğini yaptığı Diriliş’in başrolünde Leonardo Di Caprio yer alıyor. 1820’lerde geçen filmde Hugh Glass adlı kürk avcısının intikam hikayesi anlatılıyor. Konusunun yanı sıra sahne görüntüleriyle, doğanın güzelliğiyle, çetin hava koşullarında gerçekleşmiş ya da gerçekleşmiş gibi duran anlarıyla ve insanda gerginlik hissi uyandıran sahneleriyle de beğeniyi hak ediyor. Olağanüstü dış mekan çekimleri içeren film türünün kült yapımları arasında yer alıyor. Diriliş, izleyicilerine doğanın acımasızlığı karşısındaki çaresizliğimizi sonuna kadar hissettiriyor. Uzun süresine rağmen film kendisini son anına kadar göz kırpmadan izlettiriyor. İzleyen her sinemaseverin aklındaki en iyi filmler listesini yeniden güncellemesine yol açan film, açık ara ile en iyi macera filmleri arasında yer alıyor.
127 Saat – 127 Hours
2010 yılında Danny Boyle’un yönetmenliğinde çekilen 127 Saat, gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Yaptığı tırmanış sırasında dağda mahsur kalan bir dağcının mücadelesini anlatan film, ilk beş dakikası ile izleyicinin kanındaki adrenalini en üst noktalara taşıyor. 127 Saat; muhteşem kurgusu, James Franco’nun göz alıcı performansı ve gerçek yaşam öyküsüne dayanan senaryosu ile izleyicilerine bütün duyguları tattırabiliyor. Filmin başarısının en büyük nedenlerinden birinin yönetmenin bir sesle bir görüntüyle acıyı, soğuğu, sabrı, çaresizliği bu kadar net bir şekilde yansıtabilmesinin olduğu kabul ediliyor. Yüksek egolu bir adamın doğanın gücü karşısında ezilmesini de incelikle anlatan film, etkileyici müzikleri eşliğinde muhteşem bir hayatta kalma hikayesine tanıklık etmemizi sağlıyor.
Büyük Hesaplaşma – Heat
Profesyonel bir hırsız ile onu yakalamaya çalışan dedektifi konu edinen Büyük Hesaplaşma, izleyicisine bu hikayeden çok daha fazlasını sunuyor. Al Pacino, Robert De Niro, Val Kilmer gibi usta oyunculardan oluşan kadrosu ile göz dolduran Büyük Hesaplaşma türünün klasikleri arasında yer alıyor. Muhteşem bir kurguya sahip olan film, bir satranç tadında ilerliyor. İki insanın ruhsal durumlarını saniyesi saniyesine aktarırken izleyicide zaman zaman vezirin şaha yönelişine tanık olduğu hissiyatını uyandırabiliyor. Hollywood’un en başarılı yapımlarından biri olan Büyük Hesaplaşma, Hollywood klişelerinden uzak olması nedeni ile de alkışı hak ediyor. Film izleyiciye suçluların tarafını tutturmayı başararak, insan psikolojisinin içerisine nasıl işleyebildiğini gözler önüne seriyor. Macera filmi sevenlerin vazgeçilmezlerinden olan bu filmin final sahnesinde yer alan ve filme hüzün dolu bir hava katan enfes müziği de gözden kaçırmamanızı öneriyoruz.
Pi’nin Yaşamı – Life Of Pi
Yönetmen Ang Lee’nin beyazperdeye aktardığı bir kitap uyarlaması olan Pi’nin Yaşamı izleyicilerine “hayatın tek anlamının hayatta kalmak” olduğunu hatırlatıyor. Piscine Molitor Patel’in olağanüstü hikayesinin anlatıldığı film, sıra dışı bir öyküyü başarılı bir oyuncu kadrosu ile sunuyor. Pi’nin Yaşamı görsel bakımdan sinemanın en iyi örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Dünyanın tüm dinlerini edinmek amacında olan Hintli Pi’nin yaşadığı gemi kazasından sonra küçücük bir kayıkta bir Bengal kaplanı ile birlikte verdiği hayatta kalma mücadelesine odaklanıyor. Macera türünün en iyi örnekleri arasında yer alan Pi’nin Yaşamı aynı zamanda tüm zamanların en iyi filmleri listelerinin de favori isimleri arasında telaffuz ediliyor.
Soysuzlar Çetesi – Inglorius Basterds
Sinemanın dahi çocuğu Quentin Tarantino’nun yönetmenliğini yaptığı Soysuzlar Çetesi’nde, Naziler’e karşı Yahudi direnişinde rol oynayan Teğmen Aldo Raine’e Brad Pitt hayat veriyor. Tarantino’nun en iyi filmi olduğu konusunda pek çok eleştirmenin görüş birliğine vardığı film, İkinci Dünya Savaşı’nı en tarafsız ve doğru şekilde anlatan filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Yönetmen bu filminde, izleyicinin çaba göstermeden nasıl gerilebileceğine dair adeta ders niteliğinde sahnelere yer veriyor. Sinema tarihinin tartışmasız en iyi açılış sahnelerinden birine sahip olan Soysuzlar Çetesi, daha ilk anlardan itibaren izleyicinin aklına kötü bir şeyler olabileceği düşüncesini sokuyor. Ve dozu yükselen gerilim film boyunca incelikle işleniyor.
Outlaw King
İngiltere Kralı I.Edward’ın orta çağ İskoçya’sını işgali esnasında geçen film, İskoç Kralı Robert Bruce’un İngilizlerle olan mücadelesini ve İskoç topraklarının özgürleştirilmesi için gösterdiği çabayı anlatıyor. En büyük iddiası gerçekliğe dayanmasından kaynaklanan Outlaw King, bu tarihi mücadeleyi Cesur Yürek’e oranla daha az kahramanlık öğesi kullanarak ve daha gerçekçi bir dil ile anlatmayı tercih ediyor. Çok gerçekçi savaş sahneleri ve mekan tasarımları olan filmde Robert destansı bir karakterdense naif bir halk kahramanıymışçasına resmediliyor. Bağımsızlık savaşını drama ile süslemeden sade bir şekilde anlatan Outlaw King, zaman zaman tempoyu düşürse de dönemin atmosferini başarı ile yansıtan filmler arasında ön plana çıkıyor.
Kızıl Serçe – Red Sparrow
Jennifer Lawrence’ın başrolünde olduğu film, çift taraflı çalışan bir ajanı konu ediniyor. Eski CIA ajanı Jason Matthews’un aynı adlı romanından uyarlanan film sonuna kadar izleyicinin merakını canlı tutuyor. Ortalamanın üzerinde bir süresi olan Kızıl Serçe, ajanlar arasında tamamen matematiksel şekilde işleyen ikili oyunları ve politik gerilimleri etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Filmde Jennifer Lawrence’ın başarılı performansı da ön plana çıkıyor. Lawrence’ın hayat verdiği ve ikili oynayan karakter seyirciyi de ikileme sürüklüyor. Filmin başından sonuna kadar hangi tarafı seçtiğine ve ne yapmaya çalıştığına karar veremiyorsunuz. İzleyicinin içine düşürüldüğü bu durum ise sanki filmin, türünün başarılı örnekleri arasında yer almasının ne kadar doğru bir karar olduğunu destekliyor.
Yıldızlararası – Interstellar
Matthew McConaughey, Anne Hathaway ve Michael Caine gibi usta oyuncuların başrolleri paylaştığı Yıldızlararası, bilim kurgu macera türünün en beğenilen filmleri arasında sayılıyor. Film, bir bilim insanının insanlık için yeni yaşam alanları ararken yaşadıklarını ve vermek zorunda kaldığı mücadeleyi anlatıyor. Christopher Nolan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Yıldızlararası çok iyi bir fikirden yola çıkıyor. Soundtracki, verdiği mesaj, karanlık ve sessiz atmosferi ile beğeni kazanan film bu türü seven kişilerin bir kısmı tarafından “izledikleri açık ara en iyi film” olarak tanımlanıyor. Boyut ve zaman kavramlarını da etkileyici bir dille işleyen film, reel kuramlar ve kavramlar üzerinden yapılan çıkarımları temel alan kurgusu ile kesinlikle izlenmesi gereken yapımlar arasında bulunuyor.
Sıkıysa Yakala – Catch Me If You Can
1960’larda geçen hikayede 16 yaşında dolandırıcılık kariyerine başlayan Frank Abagnale Jr. İle FBI arasındaki kovalamaca anlatılıyor. 18 yaşında FBI’ın en çok arananlar listesine giren Frank Abagnale Jr.’ın peşindeki polisi Tom Hanks canlandırıyor. Hikayenin gerçek bir hayat öyküsüne dayanması da filmi ilginçleştiriyor. Sıkıysa Yakala, sinema severleri Spielberg’ün yönetmenlik dehasına bir kez daha şapka çıkarmaya davet ediyor. Jeneriği, müzikleri ve oyuncularının performansları ile çıtayı oldukça yükseklere çıkaran film, macera türü sevenlerin izlemekten keyif aldığı filmlerden biri olarak en beğenilen macera filmi listelerinde yer alıyor.
Son Mohikan – The Last Of The Mohicans
1992 yapımı efsane film, 1700’lü yılların ortalarında geçiyor. Amerikan kolonileri arasındaki savaşta kontrolü ele geçirmek isteyen İngiltere ve Fransa arasında büyük bir mücadele yaşanmaya başlıyor. Bu esnada pusuya düşürülen İngilizleri bir Kızılderili kurtarıyor ve güvenli bölgeye ulaşana kadar İngiliz askerlerine rehberlik ediyor. Kahraman Hawkeye ile askerler arasındaki zorunlu takım oyununu konu alan film sinema tarihinin efsane filmleri arasında ilk sıralarda bulunuyor. James F.Cooper’ın romanından uyarlanan bu film; koloni savaşları sırasında Kızılderili kabileleri arasında yaşanan mücadeleyi ve yozlaşmayı, bunlar yaşanırken de kendilerinin olmayan topraklarda hak sağlamak adına birbirleri ile savaşan İngilizleri ve Fransızları çarpıcı bir görselliğin eşliğinde anlatıyor. Soundtracki ile kalpleri fetheden Son Mohikan, insanın aklına yer eden ve kolay kolay unutulamayan pek çok sahne barındırıyor. Bu epik film, aşk kavramını farklı duygular üzerinden çok başarılı ve tüyleri diken diken edecek kadar etkileyici bir şekilde anlatması nedeni ile de bir başyapıt olarak adlandırılmayı fazlası ile hak ediyor.
Kingsman: Gizli Servis – Kingsman:The Secret Service
Kingsman: Gizli Servis son yılların en başarılı macera filmleri arasında sayılıyor. Filmde genç yaşında askeri bir görevde babasını yitiren Garyy Price’ın hayatına yer veriliyor. İçerdiği bol aksiyon ile izleyiciye keyifli vakit geçirmeyi garanti eden Kingsman: Gizli Servis müzikleri ile de kulaklara hitap ediyor. İki saatlik bir görsel şölen olarak özetlenebilecek olan film sergilediği İngiliz asaleti ile izleyicide hayranlık uyandırıyor. Eğlence ile aksiyonu keyifli bir şekilde harmanlayan filmde tempo baştan sona hiç düşmüyor.
Limit Yok – Limitless
Bradley Cooper’ın baş döndürücü performansı ile ayrı bir tat kattığı Limit Yok, izleyiciye baştan sonra kadar gözlerini kırpmadan film izlemenin keyfini yaşattırıyor. Orijinal adı The Dark Fields olan romandan beyazperdeye uyarlanan film, MDT-48 isimli bir ilacı kullanmaya başlayınca hayatı değişen Eddie Morra’nın çevresinde gelişiyor. Limit Yok oyuncularının performansının ve ilgi çekici konusunun yanı sıra müzikleri ve kullanılan çekim teknikleri ile de övgülerin odak noktası olmayı başarıyor. Filmin başarısında konusunun merak uyandırıcı olması bir avantaj haline geliyor. Limit Yok, bir miktar bilim kurguyu dozunda macera ile karıştırıyor. Ve izleyicisini bir sonraki sahnede ne olacağını hayal etmeye itiyor. Film genel olarak anlatım şekli ile beğeni topluyor; akıcılığı, sürükleyiciliği ve orijinal hikayesi ile seyirciyi içine almayı başarıyor.
İtalyan işi – The Italian Job
Alanında uzman bir soyguncu olarak kabul edilen Charlie Crocker’ın liderliğindeki bir soyguncu çetesinin maceralarına odaklanan İtalyan İşi macera türü filmleri sevenlerin en çok beğendikleri filmler arasında üst sıralarda yer alıyor. 2003 yapımı filmin kadrosunda; Mark Wahlberg, Charlize Theron, Edward Norton gibi dev isimler bulunuyor. Basit bir kurgunun, müthiş şekilde detaylandırılmış milimetrik bir soygun planı ile buluşması ile ortaya çıkan film, içerisindeki komik sahneler ile de izleyicinin yüzünde bir gülümsemeye yol açıyor.