Psikolojik filmler her sinema izleyicisi tarafından tercih edilmez hatta bu türün ayrı bir hayran kitlesi vardır biliyoruz. En iyi psikolojik filmleri izlemek her sinema izleyicisinin harcı olmadığından bazı bünyelerde gerginlik katsayısının tavan yapmasına neden olabiliyor. Kabul ediyoruz bu kategorideki filmler psikolojisinin çok sağlam olduğunu iddia eden izleyicilerin bile derinden sarsılmasına yol açabiliyor. Biz bu yazımızda izlemesinin ayrı bir keyif olduğuna inandığımız en iyi psikolojik filmleri bir araya getiriyoruz. Sonra mı? Sonrası tamamen size kalmış…
Öldüren Cazibe / Fatal Attraction
1987 yapımı bu filmde bir hafta sonu kaçamağından sonra
hayatı kabusa dönen adamın öyküsü anlatılıyor. Filmin kadın başrol karakterini
canlandıran Glenn Close çizdiği borderline kişilik bozukluğundan mustarip Alex
Frost tiplemesi ile göz dolduruyor. Borderline kişilik bozukluğu olan bir kadının
sınırları nereye kadar zorlayıp neler yapabileceğini sergileyen film tabiri
caizse izleyicisini gerim gerim geriyor. Sinema tarihinin kült filmleri
arasında yer alan Öldüren Cazibe, senaryosu, kurgusu ve başarılı oyunculukları
ile göz dolduruyor.
Hizmetçi / The Handmaiden
Sinemanın dâhilerinden Chan-Wook Park’ın yönettiği Hizmetçi Güney Kore sinemasının erotik psikolojik gerilim türündeki en iyi filmlerinden biri olarak değerlendiriliyor. 1930’larda geçen filmde bir dolandırıcı tarafından gizli planlarına yardım etmesi için kiralanan bir hizmetçinin hanımefendisine karşı duyduğu gizli aşk konu ediliyor. Yönetmen bu türü seven izleyicilerin mutlaka izlemesi gereken filminde 2 kadın karakter arasındaki kimyayı başarılı oyunculukların da etkisi ile seyirciye yansıtıyor. Hikaye her seferinde resetlenip farklı bir twist ile başlıyor. Bu da Park’ın hikaye anlatıcılığı konusunda çıtayı giderek daha yükseklere çıkardığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Old Boy ile gönüllere taht kuran Park bu film ile başarısının tesadüfi olmadığının altını bir kez daha çiziyor. Asya ve Avrupa festivallerinden pek çok ödül ile dönen film sonu ile de izleyicilerini ters köşeye yatırıyor.
Gece Hayvanları / Nocturnal Animals
Gece Hayvanları farklı konusu ile izleyicinin dikkatini
çekiyor. Filmde, sanat galerisi sahibi Susan’ın eski eşi tarafından yazılan
roman ile paralel ilerleyen bir intikam hikayesi anlatılıyor. Gece Hayvanları
gerçek hayatla roman arasında bağlantı kurmaya çalışan izleyicisini derin
düşüncelere itiyor. Senaryosu, oyunculukları ve sinematografik özellikleri ile
izleyicinin beklentilerini karşılayan Gece Hayvanları 8.1’lik IMDB puanı ile en
beğenilen filmler listesinin üst sıralarında bulunuyor. Film yavaş ilerleyen
konusuna rağmen heyecanını ve temposunu hiç azaltmıyor. Gece Hayvanları giriş
sekansı başta olmak üzere çekim teknikleri, hikaye anlatımı ve oyunculukları
gibi pek çok yönü ile izleyicilerinin ve sinema eleştirmenlerinin övgülerini
topluyor. Alt metni çok kuvvetli olan film yönetmenin izleyicilere armağan
ettiği bir görsel şölen olarak mutlaka izlenilmesi gereken psikolojik filmler
listelerinde yer alıyor.
Cloverfield Yolu No:10 / 10 Cloverfield Lane
Film, trafik kazası geçirdikten sonra gözlerini, hayatını
kurtardığını iddia eden bir adamın evinde açan Michelle’in gizem dolu öyküsünü
anlatıyor. Cloverfield Yolu No:10 başarılı oyunculukları ve gayet dozunda
ayarlanmış gerilimi ile izleyicilerin beklentisini fazlası ile karşılıyor.
Korku, gizem ve gerilim unsurlarını çok dengeli bir şekilde izleyicisine sunan
film seyircinin kafasında pek çok soru işaretleri oluşturuyor ve seyirciyi ters
köşeye yatırıyor. Film kapalı mekanda tecrit duygusunu çok başarılı bir şekilde
yansıtarak izleyicinin üzerinde adeta psikolojik bir baskı yaratıyor.
Mr.Brooks
Başarılı bir iş adamı olan Mr.Brooks’un öldürme
bağımlılığını anlatan film sürprizlerle dolu senaryosu ve özgün bakış açısı ile
türünün en kaliteli örnekleri arasında sayılmayı hak ediyor. Mr. Brooks film
boyunca sergilenen hızlı geçişler nedeni ile seyircinin de aynı anda farklı
hisler içerisinde olmasına neden oluyor. Karakterlerin ikinci kişiliğine
odaklanan pek çok film bulunmasına rağmen Mr.Brooks bağımlılık sebebi ile
öldüren bir hikaye anlatarak aralarından kolaylıkla sıyrılıyor. Seyirciyi
şaşırtan ve beklentilerin üzerine çıkan film muhteşem müzikleri ile de izleyicinin kalbini
kazanıyor. Öldürme bağımlılığını anlatırken aslında tüm insanların içerisindeki
katilleri ortaya çıkaran Mr.Brooks yönetmeninin farklı anlatım tarzı ile de göz
dolduruyor. İncelikle işlenmiş senaryosu ve başarılı oyunculukları ile
Mr.Brooks’u psikolojik film severlerin
mutlaka izlemesini öneriyoruz.
Dehşetin Nefesi / Jacob’s Ladder
Dehşetin Nefesi, Vietnam gazisi Jacob Singer’in uyanıkken de
devam eden kabuslarından yola çıkarak gerçeğin ve gerçek üstünün birbirine
karıştığı öyküsünü anlatıyor. Film, seyirciyi ilk anından finaline kadar diken
üstünde tutuyor. Adrian Lyne’in en iyi filmi olduğu kabul edilen Dehşetin
Nefesi’nde neyin rüya neyin gerçek olduğu bir türlü anlaşılamıyor. Üstelik
filmin kahramanı Jacob’ın da kabus görüp görmediği hakkında bir fikri
bulunmuyor. Film, yalnızca gerçekliklerin değil mutluluk, dehşet, korku,
şefkat, cennet ve cehennem kavramlarının arasında da gidip geliyor. Seyirci
anlamlandırdığı her sahnenin, ardından gelen sahne ile anlamını yitirdiğini
hissediyor adeta. Bunun sonucunda da filmin içerisinde sonuna dair pek çok
ipucu olmasına rağmen hiçbirini hatırlayamıyor ve bağlantıyı kuramıyor. Baştan
sona metaforlar ile dolu olan Dehşetin Nefesi psikolojik filmler arasında türün
en başarılı temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. Eğer hala
izlemediyseniz bu filmi izlemek için daha fazla zaman kaybetmemenizi
öneriyoruz.
Makinist / The Machinist
Makinist, yaşadığı uyku problemi nedeni ile akıl sağlığını yitirmeye başlayan ve giderek kâbusa sürüklenen Trevor’un hikâyesini anlatıyor. Bu filmdeki performansı ile çıtayı çok yukarılara taşıyan Christian Bale’in oyunculuğunun da etkisi ile vizyona girdiği günden bu yana büyük bir izleyici kitlesine hitap ediyor. Makinist, izleyiciye bir sene boyunca uyku uyuyamaması durumunda neler olabileceğini sert bir dille anlatıyor. Bu tarzı ile film seyircinin tam anlamı ile ruhsal bir rahatsızlık hissetmesine neden oluyor. Son on dakikasında izleyiciyi bir kez daha şaşırtan Makinist klişe bir sonla bitmiyor. İnsan beyninin kendi kendine oynayabileceği oyunların bir sınırı olmadığını gözler önüne seren filmin büyük bir beğeni toplamasında ve en iyi psikolojik ve beyin yakan filmlerden biri olmasında yönetmenin başarısı da büyük bir rol oynuyor.
Oyun / The Game
Başarılı yönetmen David Fincher’ın ilk filmlerinden biri
olan Oyun, Conrad’ın kontrol delisi kardeşi Nicholas’a hazırladığı doğum günü
hediyesini merkezine alıyor. Nicholas’ın engel olamayacağı bir kontrolsüzlük
ile karşı karşıya kalması hayatını, başarılarını ve huzurlu hayatını
değiştiriyor. Bu gizemli oyun bir süre sonra oyun olmaktan çıkarak Nicholas’ın
kararlarının gerçekten etki ettiği bir ölüm kalım mücadelesi halini alıyor. Senaryosu
ile seyirciyi afallatan filmin kesinlikle sinema tarihinin en güzel sonlarından
birine sahip olduğu kabul ediliyor. Oyun, izlediği süre boyunca seyircisini
sürekli şaşırtıyor. Finalinde ise bunu en üst seviyeye taşıyor. Defalarca
seyredilse bile izleyiciyi sıkmayan filmlerden biri olan Oyun, sürükleyici
senaryosu ve temposu ile seyircisini adeta esir ediyor. Pek çok sinemaseverin
izlediği en iyi film konusunda görüş birliğine vardığı Oyun, psikolojik filmler
kategorisinin en etkileyici ve em sürükleyicilerinden biri olarak izlenilmesi
gereken filmler listesinde yer alıyor.
Bir Rüya İçin Ağıt / Requiem For A Dream
Darren Aronofsky’nin kült filmi Bir Rüya İçin Ağıt romandan
beyazperdeye uyarlanan yapıtlar arasında yer alıyor. Film, uyuşturucu bağımlısı
bir genç ile televizyon bağımlısı annesi arasında günden güne büyüyen uçurumun
etrafında şekilleniyor. Farklı bağımlılıkların felakete sürüklediği ailenin
öyküsünü merkezine alan film; bedenini, aklını ve ruhunu yavaş yavaş yitiren
dört ayrı yaşamın etrafında dönüyor. Psikolojik dram türünün en iyi yapımı olma
konusunda iddiasını koruyan Bir Rüya İçin Ağıt kült filmler arasındaki yerini
tartışmasız olarak hak ediyor. Çekimleri çok başarılı olan film izleyicisini
allak bullak etmeyi başarıyor. İnsanı içine çeken anlatımı ile Bir Rüya İçin
Ağıt soundtracki ile de izleyiciyi avucunun içerisine alıyor. Bir Rüya İçin
Ağıt izleyenlerin aklından kolay kolay çıkmıyor. Aronofsky filmini bağımlılığın
insan ruhu üzerindeki zaferi olarak tanımlıyor. Bir Rüya İçin Ağıt’ın son
yılların en iyi filmlerinden biri olduğu eleştirmenler tarafından vurgulanıyor.
Aronofsky’nin neredeyse mükemmele yakın
olan filmi belki de insanların hayatında köşe başında bekleyen konulardan
bahsettiği için seyircisini bu kadar etkileyebiliyor. Bu kadar basit ve
defalarca işlenmiş bir konu ile bu kadar büyük bir etki yaratabilmek ise
görüntülerin, kamera kullanımının, soundtrackin, oyunculukların ve tabii ki
yönetmenin başarısını kanıtlıyor.
Kuzuların Sessizliği / The Silence Of The Lambs
7 dalda Oscar adaylığı bulunan 1991 yapımı film FBI ajanı Clarice ile Dr. Hannibal Lecter arasında yaşananları anlatıyor. Dört filmden oluşan serinin ilk filmi olan Kuzuların Sessizliği’nde başrolleri Anthony Hopkins ile Jodie Foster paylaşıyor. Filmin senaryosunda insanoğlunun eksikliklerinin son derece güzel bir şekilde değerlendirilmiş olduğu dikkat çekiyor. Anthony Hopkins başarılı oyunculuğu ile izleyicinin gerilimini doruk noktasına ulaştırıyor. Dr.Lecter zekası, karizması ve zekası ile harmanlanmış alaycılığı sayesinde izleyicinin hayranlığını kazanıyor. Mekanın ve müziklerin seçimindeki isabet hikayenin seyircideki etkisini artırıyor. Kuzuların sessizliği psikolojik filmler arasında.
Yedi / Seven
David Fincher’ın etkileyici filmlerinden biri olan Yedi, yedi ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleri ile öldüren bir katili konu alıyor. Açgözlülük, kibir, kıskançlık, şehvet, yıkıcılık, oburluk ve tembellik, Hristiyanlıkta yedi ölümcül günah olarak sıralanıyor. Sürükleyici konusu ve oyuncuların performansları ile sinema tarihinde klasikler arasında yer almaya hak kazanan Yedi, sürpriz ve etkileyici finali ile de göz dolduruyor. Psikolojik gerilim türünün başyapıtları arasında yer alan Yedi, sinema tarihindeki en psikopat katillerden birine yer veriyor. Katilin peşine düşen iki dedektifin arasındaki diyaloglar vuruculuğu ile dikkat çekiyor. Bu iki karakterin hayata bakış açıları arasındaki farklılıklar izleyicinin dikkatini çekiyor. Sinema eleştirmenlerine göre filmin karanlık, depresif ve klostrofobik yapısı özünde kendine yabancılaşan, izole olan 20.yüzyıl insanlarının durumunu simgeliyor. Kusursuz senaryosu ile film adeta olumsuz eleştirilerde bulunanlara daha iyisinin yapılması yönünde bir çeşit meydan okuyor. Defalarca izlense bile izleyicisini sıkmayan bu başyapıt vizyona girdiği günden bu yana seyircisi üzerindeki etkisini kaybetmiyor. Kendi türünde bir lider sayılabilecek bu film unutulmaz sinema klasikleri arasında.
Dövüş Kulübü / Fight Club
Dövül Kulübü, Chuck Palahniuk’un yeraltı edebiyatının temel
taşlarından biri sayılan aynı adlı romanından uyarlanmış olup aşk, ölüm,
sadakat, nefret ve hayal kırıklığı gibi pek çok duyguyu bünyesinde
barındırıyor. İzleyicisini sonuna kadar zorlayan Fight Club vizyona girdiği
1999 yılına göre oldukça modern sayılan çekim teknikleri ile göz dolduruyor.
David Fincher’in eserlerinin arasında en etkileyici olanlardan biri kabul
edilen Fight Club’ın başarısı insan zihnine dokunabilmesinde yatıyor. Fight Club’da
anlatılan hikâyenin temelinde yüksek lisans yapan genç bir adamın zihninde
yaşadığı karmaşa bulunuyor. Yönetmenin filmde yer verdiği her repliğin bir ders
niteliğinde olması sonucunda sinema eleştirmenlerince bir alt metin harikası
olarak nitelendiriliyor. Sinema tarihindeki belki de en özgün konuya sahip olan
Fight Club sürükleyiciliği ve insan zihnini karmakarışık etmesi ile izleyenler
üzerinde sarsıcı bir etkiye bırakmak konusunda üzerine düşeni fazlası ile
yerine getiriyor.
Mavi Kadife / Blue Velvet
1986 yılında vizyona giren Mavi Kadife, komşusunun arka
bahçesinde kesik bir kulak bulan Jeffrey Beaumont’un hikayesini anlatıyor.
Sinemanın dahi çocuğu David Lynch’ın yönetmenliğini yaptığı film içerisindeki
psikopat karakteri seyircisine çok başarılı bir şekilde yansıtıyor. Yönetmenin
dünyaya bakışını izleyenlere yansıttığı film her Lynch filminde olduğu gibi kolaylıkla
anlaşılamıyor. Oyunculuklarından müziklerine diyaloglarından görüntülerine
kadar her ayrıntı ile yönetmenin imzasını taşıyan Mavi Kadife seyirciyi
sürükleyen sağlam kurgusu ile de göz dolduruyor. Film gerçekle rüyayı incelikle
harmanlayan film sembolizm unsurlarını başarı ile kullanıyor.
Kiracı / Le Locataire
Roman Polanski’nin başyapıtları arasında yer alan Kiracı,
mutsuz bir geçmişi olan daire ve tekinsiz sakinleri ile dikkat çeken bir
apartmanda geçiyor. Trelkovsky’nin hayatı taşındığı yeni bina ile değişmeye
başlar. Kırılgan psikolojiye sahip olan bir insanın öyküsünü çok başarılı bir
şekilde anlatıyor. Bu filmin alt metninde yabancı olmak, dışlanmak ve yabancı
hissetmek konularına da yer veriliyor. Paranoya sınırlarını zorlayan Kiracı’nın
başrolünde aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Roman Polanski yer alıyor.
İzleyicinin zihnini yormak konusunda iddialı olan film Polanski’nin en iyi
filmleri arasında zirvede yer alıyor. Ayrıca Kiracı, kimi sinema ve edebiyat
eleştirmenleri tarafından Kafka uyarlaması olmamasına rağmen Kafka evrenini en
iyi yansıtan film olarak kabul ediliyor. Kalabalık içinde yalnız olmayı,
dışlanmayı, ezilmişliği, gizli arzuları, depresyonları, keskin korkuları,
vazgeçmeyi ve intiharı anlatan bu başyapıt psikolojik filmler kategorisinin en
iddialı eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ölümcül Oyunlar / Funny Games
Ölümcül Oyunlar efsanevi yönetmen Haneke’nin en iyi filmleri
arasında yer alıyor. Seyirciyi sürekli yükseltilen bir kaygı düzeyi ile esir
alan Ölümcül Oyunlar, gözlerden uzak bir göl evine tatil için gelen bir ailenin
karşı karşıya kaldığı korkunç saldırıyı anlatıyor. Şiddet dolu bu tatilde
gelişen olayların yanı sıra burjuvazi eleştirisine de yer veriliyor. Film,
izleyicilerinin şiddete bambaşka bir açıdan bakmasında etkili oluyor. Şiddeti
açıkça göstermeden izleyiciyi bu kadar rahatsız etmeyi başaran film olayların
normal izleyicinin istediği gibi gerçekleşmemesi nedeni ile de dikkat çekiyor.
Psikolojik işkencenin en iyi örneklerini sergileyen Ölümcül Oyunlar kelimenin
tam anlamı ile seyirciyi yumrukluyor. Filmin yarattığı rahatsızlık hissi biraz
da herkesin başına gelebilecek bir gerçekçilik barındırmasından kaynaklanıyor.
Oyuncuların zaman zaman kameraya bakması ve doğrudan izleyiciye mesaj vermesi
ile seyirciye aslında yaşanan her şeye tanık olduğu gerçeğini hatırlatıyor.
Aynı zamanda Haneke bu başyapıtında orta sınıf ahlakını da yerden yere vuruyor.
Ölümcül Oyunlar film boyunca devam eden doğallığı ve seyirciye oynadığı oyunlar
ile izleyicinin tüylerini diken diken ediyor. Sinema izleyicisinin Alman
sinemasına duyduğu hayranlığın artmasına neden olan bir film olarak kabul
edilen Ölümcül Oyunlar klişelerden uzak katil tiplemesi ile haklı beğenileri
üzerinde topluyor.
Dönüş Yok / Irreversible
Gaspar Noe’nin pek çok tartışmanın odak noktasında yer alan
filmi Dönüş Yok, bir tecavüz olayının ardından gelişen intikam hikayesi
çevresinde ilerliyor. Sinema çevrelerini adeta ikiye bölen film çok sert bir
dil kullanıyor. Kamera izleyicilerin görmek istemeyeceği sahneleri kıpırdamadan
kesintisiz olarak göstererek izleyicide bir tokat etkisi yaratıyor. Noe’nin
sanki seyircilerin şiddete dayanıklılığını ölçtüğü filmde sinema tarihinin en
vahşi ve en rahatsız edici olduğu iddia edilen tecavüz sahnesi yer alıyor. Bu
sahne ile ilgili olarak izleyicinin tanık olmaktan rahatsızlık duyacağı her
şey, bir saniyesi bile atlanılmadan ve seyirciye nefes alma fırsatı tanımayacak
şekilde gösteriliyor. Filmde kullanılan farklı sinema ve kamera teknikleri
filmin yarattığı etkinin bu kadar büyük olmasında şüphesiz rol oynuyor.
Başlangıcı ve sonu ile ilgi çeken filmde hikaye kronolojik olarak sondan
başlıyor ve başa doğru ilerliyor. Ayrıca filmin ilk yarım saatinde kamera
sürekli olarak dönüyor. İzleyicinin sınırlarını zorlayan bu cesur film ulaştırmak
istediği tüm mesajları kendine özgü tarzı ile incelikle izleyicinin kafasına
kazıyor. Dönüş Yok üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken çok katmanlı filmler
arasında yer alıyor. Bu arada filmin senaryosunun yalnızca üç sayfa ve
diyalogların tamamen doğaçlama olduğunu, bu filmin ise izlenmesi gereken
psikolojik filmler kategorisinin en iyi ama en rahatsız edici örneklerinden
biri olduğunu belirtmek istiyoruz.
Parçalanmış / Split
Psikolojik filmler listemizde sırada Parçalanmış var. 2017 yılında vizyona giren Parçalanmış’ı ünlü yönetmen M. Night Shayamalan yönetiyor. Film, kişilik bölünmesi yaşayan Kevin Wendell Crumb ve kaçırdığı üç kız kardeşin öyküsü çevresinde şekilleniyor. Gerilimden çok psikolojik unsurları ile ön plana çıkan Parçalanmış vermek istediği mesajı son sahnelerinde seyirciye açıkça dile getiriyor. Tüm zamanların en iyi psikolojik gerilim filmlerinden biri olan Parçalanmış, oyuncularının yüksek performansı ile de övgüyü hak ediyor. Özellikle birbirinden farklı çok sayıda karakteri canlandırma konusunda göz alıcı bir performans sergileyen James McAvoy adeta bir oyunculuk dersi veriyor. Yönetmen plot twiste çok uygun olan bir hikayeyi tüm kartları açık olarak anlatmayı tercih ediyor. Buna rağmen yarattığı hava ile izleyiciyi avucunun içerisine almayı başarıyor.
Kelebek Etkisi / Butterfly Effect
Bilim kurgu unsurlarına da yer veren Kelebek Etkisi aynı
zamanda en etkileyici psikolojik filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Film
hem başarılı oyuncu kadrosu hem de çarpıcı senaryosu ile göz dolduruyor.
Kelebek Etkisi’nde çocukluğunda yaşadığı korkunç olayların etkisini hala
taşıyan bir gencin geçmişe yolculuk yaparak olayları değiştirebildiğini fark
etmesi ile başlayan süreç anlatılıyor. Yapılan değişiklikler ise hem kendisinin
hem de çevresindeki insanların hayatını çoğunlukla beklenenin aksi olacak
şekilde etkiliyor. Kurgusu ve çekimleri ile türünün gayet başarılı bir örneği
olan film izleyicide hayatının geride kalan kısmında neyi değiştirsem sonuç
nasıl değişirdi sorgulamasına da neden oluyor. Bilim kurgu, zaman yolculuğu ve
paralel evren gibi farklı öğelere yer veren film, tüm gerçeklikleri
yarattıkları hissiyata uygun çekim teknikleri ile anlatmayı tercih ediyor.
Örneğin realitenin ağırlıkta olduğu sahneler omuz kamerası ile çekiliyor.
Mutluluğun yoğun olduğu sahnelerde bolca ışığın hakim olduğu görüntüler yer
alıyor. Genel olarak kaderimizi seçtiğimiz yolların belirlediği mesajını veren
film soundtracki ile de sinemaseverlerin beğenisini topluyor.
Zindan Adası / Shutter Island
2008 yapımı bir film olan Zindan Adası Martin Scorsese’in en
başarılı filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Filmde, akıl hastanesinden
kaçan bir hastanın işlediği cinayeti çözmeye çalışan ekibin öyküsünü
anlatılıyor. 8,5 gibi yüksek bir IMDB puanına sahip olan film kadrosunda yer
alan Leonardo Di Caprio, Ben Kingsley, Mark Ruffalo gibi başarısı kanıtlanmış
oyuncuların göz dolduran performansı ile de dikkat çekiyor. Baştan sona
sürükleyici temposunu koruyan film izleyiciyi adeta filmi çözmeye zorluyor. İnsanın
psikolojisini alt üst eden bu film birden fazla kez izlenmeyi hak eden ve
aslında bu şekilde farklı perspektiflerden bakılarak tam anlamı ile
anlaşılabilecek filmler arasında yer alıyor. Zindan Adası ters köşe sonu ile de
izleyiciyi şaşırtıyor. Eğer izlemediyseniz önceliği bu filme vermenizi ve
psikolojik filmler arasında önemli yere sahip bu filmi kaçırmamanızı
öneriyoruz.
Cinnet / Shining
Stanley Kubrick’in eşsiz dehasının ürünü olan Cinnet
psikolojik gerilim türünün en iyi örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor.
143 dakikalık bu filmde yazar Jack Torrance’in bakımını üstlendiği Overlook
Oteli’ne ailesi ile birlikte taşınması üzerine yaşanmaya başlayan metafizik
olaylar anlatılıyor. Jack Nicholson bu filminde ders niteliğinde bir oyunculuk
sergiliyor. Stephen King’in romanından uyarlanan Cinnet, Kubrick’in yönetmenlik
dehasının Stephen King’in senaryosunun önüne geçtiği filmlerden biri olarak tüm
alkışları topluyor. Stanley Kubrick’in filmde yer verdiği rahatsız edici
simetri, filmin etkisini artıran faktörler arasında yer alıyor. Senaryosu çok
başarılı olan film aynı zamanda çok iyi bir alt metni de içeriyor. Müzikleri
ile de izleyiciyi geren Cinnet psikolojik filmler kategorisindeki kült
filmlerden biri olarak popülerliğini korumaya devam ediyor.
Akıl Defteri / Memento
Akıl Defteri ters kurgulu müthiş öyküsü ile izleyicinin
kafasını karıştıran psikolojik filmler arasında yer alıyor. Film kısa süreli
hafızası olmayan bir adamın hayatın konu ediniyor. Filmin baş karakteri
yaşadığı bu sorun nedeni ile sürekli olarak çevredeki insanların çıkarları
doğrultusunda şekillenen manipülasyonlar ile karşı karşıya kalıyor. Christopher
Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı filmi tek izleyişte anlamak pek mümkün
gözükmüyor. Film on beşer dakikalık periyotlar ile sondan başa doğru ilerlediği
için izleyicilerinde sağlam bir hafıza olmasını gerektiriyor. Bu hafıza sorunu
yaşayan bir adamın hikâyesini anlatan bir film olarak izleyiciye yapılan ters
köşelerin en anlamlılarından biri olarak kabul ediliyor. İzleyiciyi kendine
bağlama konusunda büyük bir başarıya sahip olan Akıl Defteri kurgusu ile zaman
zaman seyircide huzursuzluğa da sebep olabiliyor. Her izlenişte farklı
noktaların keşfedilebildiği filmler arasında yer alan Akıl Defteri müziklerin
az kullanılmış olması ile türünün örnekleri arasında bir fark yaratıyor. Film
alttan alta ise hepimizin kim olduğumuzu bilmemiz için anılara ihtiyaç
duyduğumuz mesajını veriyor.
Prestij / The Prestige
Film, Viktorya döneminde iki sahne sihirbazı arasındaki
rekabet çerçevesinde ilerliyor. İki sihirbaz arasındaki çekişmenin gölgesinde
Edison – Tesla çekişmesine de değinilen film egoların çatışması olarak da
nitelendirilebiliyor. Muhteşem oyuncu kadrosunun sayesinde çok büyük bir
avantaja sahip olan Prestij ters köşelerle dolu ve son derece iyi kurgulanmış
senaryosu sayesinde bu avantajını çok da güzel bir şekilde değerlendiriyor.
Prestij izleyicisine zamanın nasıl geçtiğini anlamayacakları bir sinema şöleni
vadediyor. Christopher Nolan’ın en iyi filmi olduğu konusunda görüşlerin hakim
olduğu Prestij, illüzyon ile gerçekliğin birbirine karıştığı bir film olarak
izleyicinin zaman kavramını da alt üst ediyor. Karmaşık kurgusu ve zekice
yazılmış senaryosu ile psikolojik filmler kategorisinin üst sıralarında yer
almayı hak ediyor.
Davet / The İnvitation
Karen Kusama’nın yönetmenliğini yaptığı 2015 yapımı Davet
ağırlıklı olarak tek mekanda geçen bir film şeklinde ilerliyor. Will’in eski
karısı ve eşinden aldığı yemek davetine kız arkadaşı ile birlikte katılması ile
gelişen olayları temel alan Davet, içerdiği birkaç twist ile izleyicinin
ilgisini canlı tutmayı başarabilen yapımlar arasında yer alıyor. Film,
psikolojik gerilim türünün en iyi örnekleri arasında sayılıyor. Kurgusu,
atmosferi ve karakterleri ile dikkat çeken Davet; filmin başkarakterin gözünden
izlenilmesini sağlıyor. Film aslında belirli bir noktaya kadar gerilimi
tırmandırmıyor. Karakterlerin yaşadığı gelgitler ve sergiledikleri şüpheci
yaklaşımlar film boyunca izleyicinin kafasında da bir acaba oluşmasına neden
oluyor. Türünün iyi örneklerinden biri olan Davet filmini psikolojik filmlerden
hoşlananların izlemesini öneriyoruz.
Anne! / Mother!
Film, sakin ve sıradan hayatı olan bir ailenin evlerine
gelen istenmeyen misafir ile birlikte yaşadıklarına odaklanıyor. Evin huzurunu
bozan bu misafir çiftin ilişkinin sınanmasına neden oluyor. Darren
Aronofsky’nin yönetmenliğini yaptığı Anne!, her anı ile izleyiciyi ürpertiyor
ve ruhlarına girmeyi başarıyor. Film baştan sona içerdiği gerilim ile
seyircinin nefesini tutmasını sağlıyor. Metaforlar ve benzetmeler ile dolu olan
Anne!, ölmeden önce izlenilmesi gereken filmler listelerinde yer alıyor. Anne!
aynı zamanda çok katmanlı bir film olarak da dikkat çekiyor. Film dini
metaforların yanı sıra yaratmak, yaratılanın yaratana ne ifade ettiği gibi
konular ile ilgili olarak da insanı düşünmeye sevk ediyor. Film hızlı bir
şekilde aktığından izleyici ne olduğuna dair bir fikir edinemiyor. Bir
sahnedeki olay örgüsü üzerine düşünme fırsatı olmadan bir farklı olay örgüsü
içerisinde kendisini buluveriyor. Fantastik öğeleri de barındıran film kimi
sinema eleştirmenlerince sinema tarihinin en iyi on filminden biri olarak kabul
ediliyor.
Altıncı His / The Sixth Sense
Bruce Willis’in başrolünü üstlendiği Altıncı His psikolojik
gerilim filmlerinin klasikleşmiş örnekleri arasında yer alıyor. Çocuk
psikiyatristi Malcolm ile hastası Cole’un hikayesini anlatan film, senaryosu ve
oyunculukları ile göz dolduruyor. M. Night Shayamalan’ın tartışmasız olarak en
iyi filmi kabul edilen Altıncı His sürpriz sonu ile izleyicinin beğenisini üst
noktalara taşıyor. Sağlam kurgusu ve özgün senaryosu ile mutlaka izlenilmesi
gereken psikolojik filmler listesinde yer almayı fazlası ile hak ediyor.
Aslında film bir psikoloğun yaptığı bir hatanın hayatına mal olması ile
başlıyor. İzleyicinin tüylerini ürpertirken aynı zamanda çok da derin mesajlar
iletiyor. Filmin yönetmeni Shayamalan çocuklara ve insanlara farklı şekilde
davranılması düşüncesini taşıyor. Buna bağlı olarak da hem insanların hem
ölülerin yardım edebileceğini vurgulayarak mistik bir tavra ve Hint
felsefesinin temel mesajlarından birine de yer vermiş oluyor.