Fed ya da Federal Reserve olarak da bilinen Amerika Birleşik Devletleri merkez bankası 23 Aralık 1913 tarihinde kurulmuştur. Fed merkezi Washington’da bulunmaktadır ve mevcut başkanı Jerome Powell’dır. Merkez bankası Amerikan Doları’nın dağıtım yetkisini elinde bulundururken aynı zamanda para politikalarını belirleyen kararlar almaktadır. Fed’in belirlediği para politikaları dünyanın en çok kullanılan para birimi olan Amerikan Doları üzerinde etkili olduğu için, Fed kararları herkes tarafından yakından takip ediliyor. Son dönemde yaptığı faiz hamleleri ile dünya piyasalarına yön veren Fed, bu nedenle yatırımcıların dikkatle takip ettiği kurumlardan birisi.
Fed’in son 10 yıllık politikalarına bakıldığı zaman alınan kararların dünya piyasalarını ne kadar çok etkilediği gözlemlenebilir. 2008 yılında yaşanan ekonomik krizde dengeyi sağlamak için ciddi miktarlarda para basan Fed, son 3 yıldır piyasaya dağılan Amerikan Doları’nı geri çağırmak için faiz indirimleri yapıyor. 2017 yılının sonlarından itibaren 300 milyar dolar yakan ve 2019 sonuna kadar da 700 milyar dolar daha yakacağı belirtilen Fed’in mevcut ekonomi programı, Amerikan Doları’nın piyasadan toplanmasını destekleyen kararlar içeriyor.
Fed Kararları ve Donald Trump
Fed her zaman güçlü para politikaları uygulayan ve Amerikan Doları’nın ekonomik kriz senaryoları dışında güçlü bir para birimi olmasını savunan bir kuruluş iken son Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump ise vaatlerini yerine getirebilmek ve tekrar seçilebilmek için zayıf dolar argümanı ile dikkat çekiyor. Trump’ın zayıf dolar istemesinin en temel nedeni ise bir önceki başkan Obama’nın istihdam ve nominal gelir artışı sağlayacak politikalarını devam ettirme zorunluluğu. Amerika halkı tarafından özellikle desteklenen bu politikaların devamlılığı Trump için oldukça önemli. Eğer bu politikalar da başarısızlık yaşanırsa, demokratların adayı Trump’ın 2020 yılında yapılacak seçimlerde yeniden seçilme şansı oldukça azalacak. Bu nedenle çıkar çatışması yaşayan Fed ve Trump arasında her zaman bir gelirim olsa da Fed’in kararları yaptıkları toplantılarda aldıkları kararlardan şaşmıyor.
Fed Beklentileri
Yapılan analizler ve açıklanan Fed kararları sonrasında kurumun 2019 yılında 3 kez, 2020’de de 1 kez faiz artışı yapması bekleniyor. Fed’in son yıllarda gösterdiği şahin yaklaşım ve doların güçlenmesini sağlama kararı bu beklentileri oldukça haklı çıkarıyor. Piyasalar çoğu zaman faiz kararının artış yönünde çıkacağı beklentisi ile fiyatlanıyor. Ancak Fed politikalarının belirlenmesinde pek çok farklı dinamik rol oynuyor. Fed politikalarının belirlenmesinde ticaret savaşları, küresel değişkenler, risk değerlendirmesi ve ücret artışı başlıkları oldukça etkili oluyor. Trump ile kesinlikle anlaşamayan Fed, son yaptığı faiz indirimi ile Amerika Başkanı’na boyun eğdi ithamlarına maruz kalsa da Trump’ın agresif tavrının yanı sıra global olarak yaşanması beklenen krizin ayak sesleri bu faiz indiriminin temel nedeni olarak görülüyor.
Son yapılan FOMC yani Açık Piyasa Komitesi toplantısında çıkan karar, 25 baz puanlık faiz indirimi oldu. Bu indirimle birlikte Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası Başkanı olan Powell, daha fazla faiz indiriminin de olabileceğini ifade etti. Amerika’nın faiz indirimi yapması gelişmekte olan ve ekonomik sorunlar yaşayan ülkeler için iyi haber olsa da Fed’in bu kararı ile birlikte piyasaların net bir şekilde tedirgin olduğunu da söylemek mümkünün. Fed faiz indirimi sonrasında fonlama faiz aralığı 1.75 ile 2.00 aralığına çekilirken; rezerv fazlası için uygulanan faiz de 2.10’dan 1.80’e indirildi. Yapılan FOMC toplantısında komite üyelerinin görüş ayrılığı yaşadığı da açıklanan toplantı notlarında net bir şekilde görülebiliyor. Faiz artırımını isteyenlerin yanı sıra faizlerin sabit tutulmasından yana ısrarcı olanlarında yer aldığı komitenin nihai kararı ise 25 baz puan indirim oldu.
Piyasa Beklentisi
Piyasalar Fed’in hala faiz arttırmasını beklerken ve bunun için fiyatlanmışken faiz indirim kararı diğer ülke para birimlerinin olumlu yönde etkilenmesini sağladı. 2018 yılında 4 kez faiz artırımı yapan Fed, 2019 yılının ilk 4 toplantısında faizi sabit tutmuştu. Fed’in faiz indirimi sonucunda dolar küresel bazda değer kaybı yaşasa da mevcut siyasi krizler de göz önünde bulundurulduğu zaman bu kaybın ülkemizde etkisinin çok ciddi seviyelerde olduğunu söylemek yanlış olur. Faiz indirim kararı ile birlikte dolar endeksinde yaşanan düşüş, gelişmekte olan ülke para birimlerinin olumlu yönde etkilemesine neden oldu. Bu kararla birlikte emtialar da durumda olumlu etkilenerek yükseliş ivmesi kazandı. Dünya borsalarının da olumlu olarak karşıladığı faiz indirimi piyasalar açısından pozitif yönde etki sağlarken aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin borsalarında değer artışı sağladı.
Fed faiz artırımı yaptığında ise indirimde görülen etkilerin tersi ortaya çıkar. Faizlerin artması güçlü doların habercisidir. Güçlü dolar politikası da global piyasalar açısından oldukça etkili bir politikadır. Bunun temel sebebi ise güçlü dolar karşısında gelişmekte olan ekonomilerde gerileme yaşanmasıdır. 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin yaşadığı ekonomik krizle birlikte çok fazla miktarda dolar piyasaya sürülmüş ve doların gücü zayıflamıştır. Zayıflayan doların yeniden güç kazanmasını sağlamak için bir süredir önemli hamleler yapılıyor. Piyasadan dolar çekmek ve faiz artırımı ile dünyada dolaşan doların ABD’ye geri dönmesini sağlamak bu hamlelerden bazıları. Faiz artırımı ile ilgili 2019 beklentileri ilk etapta 3 artırım olacağı yönündeydi ancak 2018 yılında yapılan artırımlar ile bu beklenti 1 faiz artırımına kadar geriledi. Fed’in 2019 yılı içerisinde yapacağı son bir toplantısı daha var. Piyasalar global ekonomide esen sert rüzgarların, Brexit ve Çin ticaret savaşları ile birlikte Orta Doğu’da artan gerilimin faiz indirimi beklentisine girme eğiliminde. Powell’ın yaptığı açıklamaların da bu yönde yeniden adım atabileceklerini ifade etmesi, 2019 yılında yeni bir faiz artırımı olmayacağı yönündeki düşünceleri destekliyor.
Fed’in Görevi Nedir?
Amerika Merkez Bankası Fed’in iki temel görevi vardır. Bunlardan ilki enflasyonun ikincisi de işsizliğin stabil hale getirilmesi yani belirli bir oranda korunmasıdır. Bu iki temel göreve göre Fed kararları şekillenir. Pek çok insanın zihninde enflasyon ve işsizliği stabil bir oranda tutma konusunda soru işareti oluşabilir. Çünkü dünyanın en büyük ekonomisi ile ilgili kararları veren kurumun neden enflasyon oranını stabil tutmak yerine 0’a düşürmediği ya da aynı şekilde işsizliğe de müdahale etmediği merak konusudur. Enflasyonun ve işsizliğin 0’a düşmesi bir ekonominin başına gelebilecek en olumsuz durumlardan birisidir. İşsizlik oranının %0 olması demek şirketlerin çalıştıracak eleman bulamaması, işsizliğin %3’ün altına düşmesi de maaşların çok ciddi oranlarda artması ve şirketlerin zarar etmesi gibi sorunlara yol açar. Enflasyonun sıfır olması da mal ve hizmetlere talebin azalmasına neden olur. Bu durumda da ekonomik küçülme yaşanabilir. Fed, Amerika ekonomisinin kontrollü ve stabil bir şekilde büyüyebilmesi için enflasyon ve işsizlik oranları ile ilgili sıkı çalışmalar yapmaktadır.