İki haftadır bu sayfada, yeni iş kuracak olan girişimcilere yönelik olarak, gerek başarılı olmuş bir eski girişimci, gerekse bu konularda akademik bilgi birikimi olan bir bilim adamı olarak tavsiyelerimi yazıyorum. Yazdıklarımın önemli bir kısmı aynı zamanda sadece yeni iş kuracakları değil, şu anda kendi küçük işletmesini yöneten ve bir süredir girişimci olarak faaliyet gösteren okurlarımı da kapsıyor. En baştan söylemeliyim ki bu sayfada okuduğunuz ya da okuyacak olduğunu önerileri ne başka bir kitapta ne de başka bir kaynakta bulabilirsiniz. Bulamazsınız, çünkü size girişimcilikle ilgili sözümona bilgi aktaranlar ya hayatlarında bakkal dükkânı bile işletmemişlerdir, ya da değineceğim bazı konular onlar için yeterince ‘ulvi’ olmad ığından üzerinde durmaya değer bulmamışlardır. Ulvi veya dünyevi, ben sizin başarısız olmamanız için gerekli olan tüm tavsiyelerimi bu sayfada anlatmaya çalışıyorum. O nedenle lütfen dikkatle okuyun, çünkü sizin için hayati öneme sahip olabilecek ipuçları bunlar.
EN GİRİŞİMCİ ÜLKEYİZ
Bu konu Türkiye için özellikle önemli. Belki ilk defa duyacaksınız ama ülkemiz, Peru’yla birlikte dünyadaki en girişimci iki ülkeden biri olarak kabul ediliyor. Üstelik herkes Amerika’yı girişimciliğin cenneti zannederken bilmiyorlar ki Türkiye’de kendi işi olanların toplam çalışanlara oranı, ABD’nin dört misli. Peru’da ise aynı rakam 3.5. Yani esasen dünyanın girişimcilik anlamında en enerjik ülkesi olduğumuz bir gerçek. Bunun sebeplerinin daha çok ülkemizin kültüründe yattığını, açıklamalarımla birlikte sizlere anlatmıştım. Anlayacağınız ülkemiz zaten her halükarda yeni şirket kurma etkinliğinin yüksek olduğu bir ülke. Şimdi buna bir de şu gerçeği ekleyelim: Yeni iş kurma etkinliği, işsizliğin fazla olduğu sektörlerde, zamanlarda ve ortamlarda artıyor. Durumumuz malum. Tarihin işsizlik anlamında en kötü günlerinden geçiyoruz. Bu da, işini kaybeden insanların bugünlerde daha fazla kendi işlerini kurmaya yöneleceğini bize söylüyor.
SADECE 1’İ KALACAK
Ama işte tam burada çok ciddi bir problem ortaya çıkıyor. Siz gazetelerin KOBİ’lere yağ çeken ekonomi sayfalarında okuduğunuz pırıltılı haberlerin, girişimcilik dünyasını yansıttığını sanıyorsunuz, ama yanılıyorsunuz. O haberler sadece münferit haberler ve gazetelerin olumlu mesaj yaymak gibi nedenini bir türlü anlamadığım yaklaşımları çerçevesinde çıkıyor. Kaldı ki, batmış KOBİ’lerin haberlerini yapacaksın da ne olacak? Ama işin gerçeği çok başka türlü. Bir kere bu yeni şirketler öyle benim daha önce bu sayfalarda uzun uzun anlattığım “yeni girişimcilik” sektörlerinde kurulmuyorlar. Yani ileri teknoloji içeren ve çok hızlı büyüme temposu potansiyeli taşıyan şirketler olmuyor bunlar. Hatta, bu şirketleri kuran insanların çok ama çok büyük çoğunluğu, şirketlerinde eleman çalıştırmak gibi bir hedefe sahip olmuyorlar. Tek kişilik bir şirket kurayım, kendimin efendisi olayım, kimsenin ağız kokusunu çekmeyeyim düşüncesi, bu şirketlerin kuruluşunun arkasındaki en büyük dürtü. Öte yandan, şimdi anlatacağım nedenlerle bu yeni girişimlerin batma riski çok ama çok büyük. Aslında üzülerek söylemeliyim ki, ülkemizdeki mevcut bakış açısıyla kurulacak olan her 10 yeni şirketten 9 tanesi büyük ihtimalle batacak. Batarken de kendisinin veya karısının, ya da kayınpederinin yıllardır biriktirdiği dünyalık parayı da yerin dibine gömecek. Bu, ne yazık ki girişimcilikle ilgili hayatın acı gerçeği. Ama bunu kimse size söylemeyecek. Eğer sayfanın diğer kısımlarını da okursanız, neden böyle söylediğimi gayet iyi anlar, ondan sonra girişim konusunu yeniden düşünürsünüz. Ve elbette gazetemizin bu sayfasını her hafta dikkatle okursunuz.
REKABETİN ÇOK YOĞUN OLDUĞU SEKTÖRLERDE ŞİRKET KURMAYIN
Şimdi siz, gazetelerimizin ekonomi köşe yazarlarından bunca yıldır IMF, bütçe açığı, cari açık gibi yüksek konuları okumuş ve öğrenmiş ekonomi uzmanları olarak, yeni kurulacak şirketlerin, rekabetin nispeten az olduğu, o nedenle de başarı şansının yüksek olduğu sektörlere yöneleceğini beklersiniz değil mi? Mantık bunu söylüyor söylemesine de hayatın gerçeği ne yazık ki böyle değil. Yeni işletmelerin birçoğu, benim adına ‘yeni girişimcilik sektörleri’ dediğim ileri teknoloji ve hızlı büyüme potansiyeli taşıyan sektörlerde kurulmuyor. Tam tersine insanlar, son derece sıradan, son derece bildik, son derece dünyevi ve hiçbir enteresan özelliği olmayan sektörlerde yeni iş kuruyorlar. En çok da ticaret, perakende, hizmet ve inşaat gibi sektörler tercih ediliyor. Yani yeni bakkallar, yeni berber dükkânları, kuaförler, pideciler, büfeciler, tamirciler, pimapenciler, kuruyemişçiler, eğitim şirketleri falan gibi. Bu alanlar, bildiğiniz gibi, dünyanın neredeyse en eski sektörleri ve sektörün işleyişini bilmeyen yok gibi. Rakip sayısı da neredeyse sonsuz. Mesela size söyleyeyim, mevcut krizde işini kaybeden tepe yöneticiler arasında girişimci olanlar, yönetim danışmanlığı veya eğitim şirketi gibi şu anda binlerce rakibi olan alanları seçiyorlar. Yani işin esası, başarısız olma ihtimallerinin en yüksek olduğu alanlar bunlar. Şimdi sorabilirsiniz, “bu insanların kafası çalışmıyor da mı bu alanları seçiyorlar” diye? Şart değil. Bu seçimlerinin belli nesnel sebepleri olabiliyor. Birincisi, girişimci adayları çoğu defa kendilerinin daha önce çalışan olarak faaliyet gösterdikleri ve yakinen tanıdıkları sektörleri seçiyorlar. Yani aşçılar lokanta açıyor, berber çırakları berber dükkânı açıyor, eğitim şirketinde çalışan eğitim danışmanı eğitim şirketi kuruyor, taksi şirketleri kendi damasız taksi filosunu oluşturmaya çalışıyor. Bir tahmine göre, daha önce profesyonel olarak çalıştıkları sektörde girişimci olanların oranı, toplamın %45’i. Ama ne var ki bu sektörler genelde en fazla eleman çalıştıran ve haliyle en rekabetçi endüstriler oluyorlar. Sonuçta, girişimci adaylarımız finansal anlamda, rekabet anlamında ve kârlılık anlamında olabilecek en şanssız sektörleri seçiyorlar. Bu, rekabetin yüksek, kârların düşük ve iş başarısının zor olduğu sektörleri seçmelerinin ikinci bir nedeni de buralarda iş kurmanın nispeten daha kolay olması. Düşünün, bir ilaç firması için deney şirketi kurmak mı daha kolay, yoksa meydanda bir kuruyemişçi dükkânı açmak mı?
Özetle söylemek gerekirse, girişimciler, şirket kuracakları sektörleri, bu sektörler yeni işletmeler açısından cazip olduğu için seçmiyorlar. Tam tersine, iş kuracakları endüstrileri, bu sektörde daha önce çalıştıkları için, bu sektörü tanıdıkları için, ya da bu sektörde iş kurmak kolay olduğu için seçiyorlar. Ama ne var ki bu alanlar zaten çoktan kaymağı alınmış geriye posası kalmış alanlar oluyorlar.
İŞ KURACAKLAR DİKKAT! En Kârlı Sektörü Seçin.
Yeni iş kuracak insanlar çoğu kez en kârlı olabilecek sektörleri seçmiyorlar. Tam tersine, batma riskinin en yüksek olduğu sektörleri seçiyorlar. Üstelik bu garibanlara hiçbir Allah’ın kulu “evladım yanlış iş yapıyorsun” diye yol göstermiyor. Yeni bir işe kalkışacaksanız öncelikle seçtiğiniz alanın ya da sektörün kârlı bir alan olması gerektiği konusunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Eğer bir girişimci adayıysanız, kuracağınız işin para kazanıp kazanamayacağını, yani başarılı olup olamayacağını daha en baştan bilmek istiyorsanız, kafanızdaki iş fikrini şu testten geçirin: 1. Kural: İş kurmayı düşündüğünüz sektörde ne kadar çok sayıda rakip varsa, sizin başarılı olma şansınız o kadar düşüktür. Şimdi düşünün, gireceğiniz işte kaç tane rakip var. 2. Kural: İş kurmayı düşündüğünüz sektöre giriş, yani o sektörde yeni bir iş kurmak ne kadar kolaysa sizin başarı şansınız o kadar düşüktür. Siz nasıl kolay bir şekilde dükkân açabiliyorsanız, başkaları da aynı kolaylıkla iş kurabileceklerinden dolayı rakip sayısı artacaktır. 3. Kural: Rakip sayısı artarsa fiyatlar düşer, kârlılık azalır. Herhangi bir sektörde ne kadar fazla rakip varsa, rakiplerin anlaşma ihtimali o kadar az olur. Bu da, fiyat kırma savaşına yol açar ki felaket tam burada başlar. O nedenle bu alanlardan özellikle uzak durmalısınız. 4. Kural: Sektördeki ürünler standart hale gelmişse, yani farklılık imkânı kalmamışsa para kazanamazsınız. Eğer iki ürün birbirine çok benziyorsa, müşteri ucuz olanı tercih eder. Girmeyi düşündüğünüz iş kolunda durum böyleyse işiniz çok zor.
KISSADAN HİSSE BATMAKTAN KURTULUN
Sevgili girişimci adayı kardeşlerim, bu dediklerimi çok ama çok iyi dinlemelisiniz. Bugün kalkıştığınız yeni iş büyük ihtimalle yakında batacak. Neden diye soruyorsanız, sebeplerini bir bir saydım. O nedenle, eğer yeni bir iş kuracaksanız, yazdıklarımı ve yazacaklarımı dikkatle okuyun, sonra bir de aklına ve bilgisine güvendiğiniz eşiniz-dostunuzla tartışın. Ancak ondan sonra gidip yeni iş kurma riskine girin. Gözünüzü karartıp iş kurmaya falan kalkmayın, sonu vallahi hüsran olur. Kaynak:Türkiye Gazetesi Prof.Dr. Arman Kırım