Ünlü Matematikçi John Forbes Nash Jr. 1928 yılında West Virginia’nın Bluefield şehrinde dünyaya geldi. 23 Mayıs 2015 tarihinde Norveç’in Oslo kentinde Abel ödülünü aldıktan sonra evine dönerken New Jersey’de geçirdiği trafik kazasında eşi ile beraber hayatını kaybetti. Oscar ödüllü ve unutulmaz filmler arasında sayılan A Beautiful Mind filmi ile popüler bir isim haline gelen Nash’in hayat hikayesi insanları gerçekten büyülüyor. Geçirdiği birçok zorluğa rağmen John Forbes Nash Jr. ismini bu dünyaya gelmiş en büyük matematikçilerin arasına yazdırmayı başardı.
Hayatının Erken Dönemlerinde John Nash
John Nash, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da askerlik yapan John Nash Senior ile okul öncesi öğretmenliği yapan Margaret Virgina Martin’in çocukları olarak dünyaya geldi. Nash ailesinin tabiriyle yalnız ve içe dönük bir çocuktu. Ancak ona çok şefkat gösteren ve yakın ilişkiler ile çevrili sevgi dolu bir aile içerisinde büyüdü. Daha sonra ise kız kardeşi Martha dünyaya geldi. John Nash arkadaşlarıyla oynamak yerine kitaplara ilgi gösteren bir çocuktu. Martha ve kuzenleri çocuk kitaplarından figürler kesip, futbol ya da saklambaç oynarken Nash tek başına oyuncak uçaklar ve kibrit kutusundan arabalar ile oynuyordu.
Nash’in annesi iyi bir eğitim almasını sağlarken babası ona bir yetişkin gibi davranarak boyama kitapları yerine bilim ile ilgili kitaplar aldı. Okuldaki öğretmenleri onun gerçek bir dahi olduğunu bilmiyordu ve bunun için ellerinde yeterli kanıtları yoktu. Nash sosyal becerileri yetersiz bir öğrenciydi ve bu nedenle içe kapanık olarak nitelendirildi. Okulda oldukça canı sıkılan Nash 12 yaşına geldiğinde ise evinde bilimsel deneyler yapmaya başladı. Bu deneyler sayesinde okulda öğrendiklerinden çok daha fazla şey öğrendi.
Matematiğe İlgisi
Ailesi onu sosyal
aktivitelerde yer alması için cesaretlendirdi ancak spor, dans, akraba
ziyaretleri ona kitaplarından ve deneylerinden daha çekici gelmedi. 14
yaşındayken matematiğe ilgisi oldukça arttı ve E. T. Bell’in Men of Mathematics
kitabını okumaya başladı. Bu kitabın Nash’in kariyerine ilham verdiği
düşünülmektedir. Bell’in kitabında yer alan Fermat’ın yöntemleriyle kendi
sonuçlarını kanıtlamayı denedi ve bunda başarılı oldu.
1941 yılında
Bluefield Koleji’nde okumaya başlayan Nash burada matematik derslerinin yanı
sıra en sevdiği ders olan kimya gibi diğer bilimsel dersleri de almaya başladı.
Başta problem çözme olmak üzere matematiğe büyük bir yeteneği olduğunu
gösterdi. Ancak diğer taraftan arkadaş edinmekte zorluk çekti. Nash’in
arkadaşları onu garip biri olarak gördükleri için yalnız bırakıyorlardı. Nash,
Bluefield Koleji’ndeyken matematik kariyeri düşünmüyordu ve babası gibi
elektrik mühendisi olmayı hayal ediyordu. Ancak bir yandan da bir arkadaşının
ölümüne neden olabilecek patlayıcıların yer aldığı kendi kimya deneylerini
yapmaya devam ediyordu. Sevmediği arkadaşlarının garip çizimlerini yapıyor,
hayvanlara eziyet ediyor hatta kardeşini pillerle doldurduğu sandalyeye
oturtmaya çalışıyordu. Daha sonra George Westinghouse Competition’ı kazandı ve günümüzde
Carnegie-Mellon Üniversitesi olarak bilinen Carnegie Institute of Technology
okulunda kimya mühendisliği kabul edildi. Kısa sürede matematiğe olan ilgisi
ortaya çıktı ve Calculus ile Görelilik gibi dersler almaya başladı. Matematik
Departmanı Bölüm Başkanı John Synge, Nash’in dehasını fark etti ve onu
matematik alanında uzmanlaşması için cesaretlendirdi.
Üniversite Yılları
John Nash
üniversitedeyken William Lowell Putnam Mathematics Competition’a iki kez
katıldı ancak ilk 5’e bile kalamadı. Bu Nash için kötü olan bir şey değildi.
Okuldaki hocaları onu ne kadar yükseltirse arkadaşları da o kadar garip
buluyordu. Fiziksel olarak güçlü olması ona bulaşmalarını engelliyordu. Nash’i
çocuksu hareketler yapan bir yetişkin gibi görerek onunla dalga geçiyorlardı.
Ona çok kötü şakalar yaptılar ve o da cevap olarak onları matematik problemleri
üzerine yarışmaya davet etti. Üniversite yıllarında ayrıca birçok öğrencinin de
ödevlerini yapmak zorunda kaldı. 1948 yılında matematik alanında BA ve MA
derecelerini aldı ve Harvard, Princeton, Chicago ve Michigan gibi
üniversitelerin matematik programlarına davet edildi. Nash bu üniversiteler
arasından Princeton’ı seçti.
1948 yılında Princeton’a gire John Forbes Nash burada başta topoloji, cebir geometri ve oyun teorisi gibi saf matematik alanlarına ilgi gösterdi ancak derslere katılmayı tercih etmedi. İlgi duyduğu konuları “ikinci el” olarak adlandırdığı derslerde öğrenmek yerine kendi kendine öğrenmeyi tercih etti. Bu yaklaşımıyla birçok alanda başarı elde etti ve daha sonradan bir soruna tamamen yeni bir bakış açısı getirecek en özgün matematikçilerden biri haline gelmesini sağlayacak bir gelişim elde etti. 1949 yılında doktora eğitimindeyken bundan 45 yıl sonra Nobel Ödülü alacak olan bir makale yazdı ve bu dönemde oyun teorisinin matematiksel prensiplerini oluşturdu. Fikirleri çok önemliydi ve Princeton’a geldikten sonra çok geçmeden Einstein’ı görmeye gitti. Ona görelilik ile ilgili kendi fikirlerini sundu ve bir saat boyunca kompleks matematik işlemlerini açıkladı. Einstein kendisine daha çok fizik öğrenmesini tavsiye etti. Birkaç yıl sonra bir fizikçi benzer fikirleri yayınladı.
Akademik Kariyeri
1950 yılında Princeton’dan Non-cooperative Games tezi ile doktorasını aldı ve o yaz RAND Corporation’da Soğuk Savaş uzmanı yapacak işe girdi. Sonraki birkaç yıl burada çalıştı ve RAND onun oyun teorisi fikirlerini askeri ve diplomatik strateji olarak kullanmanın yollarını aradı. Daha sonra 1950 yılının sonbahar aylarında Princeton’a geri döndü ve burada saf matematik problemleri üzerinde çalışmaya başladı. O dönemdeki çalışmalarının çok önemli olduğu düşünülmedi ve Nash bunun üzerine başka şeylere çalışmaya karar verdi. 1952 yılında cebir üzerinde çalışmalar yaptı. Aynı yıl Massachusetts Institute of Technology’de ders vermeye başladı. Ancak ders anlatımı alışılagelmişin dışındaydı ve öğrenciler arasında pek popüler değildi. Cebir, Riemannian geometrisi, parabolik ve eliptik eşitlikler üzerine son derece derin ve dikkat çekici çalışmalar gerçekleştirdi. Birkaç yıl boyunca elde ettiği olağanüstü sonuçlar onu matematiğin Nobel Ödülü olarak kabul edilen Fields Madalyası için önemli bir aday yaptı ancak parabolik ve eliptik denklemler ile ilgili çalışmaları komite kararlarını verdiğinde hala yayınlanmamıştı. 1962 yılında ise Fields Madalyası’nı kazanacağına kesin gözle bakılıyordu ancak bu ödülden çok önce kariyerini mahveden akıl hastalığını yaşamaya başladı. MIT’deki döneminde sosyal zorluklarına ek olarak hayatıyla ilgili kişisel problemleri ortaya çıktı.
Özel Hayatı ve Hastalığı
Nash, Eleanor Stier ile tanıştı ve 19 Haziran 1953’te John David Stier adını verdikleri oğlu dünyaya geldi. Eleanor tembel, öz güveni düşük ve erkeklerden çekinen birisiydi. Kendisinden daha tecrübesiz olan Nash ona çekici gelmişti. Nash ise Eleanor ile evlenmek istemedi ve 1954 yılında RAND için çalışırken polisler tarafından eşcinseller ile basıldı. RAND işine son verdi. Öğrencilerinden birisi olan Alicia Larde ile 1955 yılının yazında yakınlaşmaya başladı ve birbirlerini düzenli olarak görüyorlardı. Aynı zamanda Jack Bricker isimli öğrencisiyle de yakın ilişkileri vardı.
1956 yılında Eleanor, Nash’in evine geldiğinde onu Alicia ile yatakta gördü. Alicia, Nash’in Eleanor’dan çocuğu olmasını önemsemedi ve onun Eleanor ile ciddi olmadığını düşündü. 1956 yılında Nash’in ailesi Eleanor ile olan ilişkisini ve oğlu John David Stier’ı öğrendi. Bu durum kısa bir süre sonra babasının ölümüne sebep oldu ancak Nash bunun için kendisini suçlamadı. 1957 yılının Şubat ayında Alicia ile evlendi ve Alicia 1958 yılının sonbaharında hamile kaldı. Birkaç ay sonra ise John Nash’in akıl sağlığı iyice rahatsız edici duruma geldi. Birçok akşamı bebek gibi giyinerek eşinin kucağında geçirdi. 4 Ocak tarihinde derslerine geri döndü ve elinde dış uzaydan sadece kendisinin çözebileceği şifrelerin yer aldığını söylediği New York Times gazetesi ile gitti. Birkaç gün boyunca insanlar Nash’in şaka yaptığını düşündü.
Onun eksantrik ve
kişisel problemler yaşadığını anlayan ilk kişi Norbert Wiener oldu. Aylarca
süren garip davranışlardan sonra Alicia kocasını gönülsüz bir şekilde McLean
Hastanesi’ne yatırılmasını sağladı. Nash buradan çıktıktan sonra MIT’deki işini
bıraktı ve Avrupa’ya gitti. Burada Amerikan vatandaşlığından çıkmaya çalıştı.
Alicia ise yeni doğmuş oğlunu annesine bıraktı ve onun peşinden gitti. Daha
sonra ikisi de sınır dışı edilerek Amerika’ya döndü. Bu dönüşten sonra
Princeton’a yerleştiler. Alicia bir işe girdi ve Nash’in hastalığı onu daha da
korkutucu bir karakter yaptı. Zamanının çoğunu Princeton kampüsü etrafında dolanarak, kendisinden
Johann von Nassau adıyla bahsederek, eski çalışma arkadaşlarına anlamsız
kartlar yollayarak ve onları sürekli arayarak geçirdi. Kocasının durumunun
giderek daha kötü bir hal alması Alicia’nın da giderek daha depresif hale
gelmesine neden oldu.
Tedavi Denemeleri
1961 yılında Alicia, John’ın annesi ve kız kardeşi Martha zor bir karar vererek onun Trenton Hastanesi’ne yatmasına karar verdi. Burada bir buçuk ay boyunca haftada beş gün son derece riskli ve agresif bir tedavi yöntemi olan insülin koması tedavisi uygulandı. Bu tedavi sırasında Nash uzun bir kriz geçirdi. Geçici olarak iyileşti ve tedaviye devam etti. 1962 yılında Alicia ile boşanan Nash bir süre Eleanor ve John David ile beraber vakit geçirdi. 1970 yılında Alicia ona yardım etmeye çalışsa da Nash çoktan bu dünyada kaybolmuş, alışılmış toplumdan ayrılmış birisiydi. Zamanının çoğunu Princeton’ın matematik bölümünde geçirmeye başladı. Yıllar boyunca yavaş bir şekilde iyileşmeye başladı. Akıl sağlığı yüzünden hastanede geçirdiği uzun süreler boyunca matematik alanındaki çalışmaları başarı ardına başarı kazandı. 1990 yılında ise 1959 yılından beri muzdarip olduğu şizofreni hastalığından kurtuldu. Matematik alanındaki yetenekleri onu terk etmemişti.
Tanınması ve Ölümü
Nash, Harsanyi ve Selten ile oyun teorisi çalışmasıyla 1994 yılında Ekonomi Bilimi dalında Nobel Ödülü kazandı. Sylvia Nasar onun hayatını ve kariyerini anlatan A Beautiful Mind isimli kitabını çıkardı. Kitap 1998 yılında New York Times Best Seller oldu. Aynı yıl Ulusal Kitap Eleştirmenleri Topluluğu ödülünü aldı ve Pulitzer Ödülü’nde finalist oldu. 2001 yılında Ron Howard kitabı sinemaya aktardı ve John Nash’i ünlü aktör Russell Crowe canlandırdı. En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Uyarlama Senaryo ödülleri de dahil olmak üzere 3 Oscar Ödülü kazandı. 1999 yılında Amerikan Matematik Topluluğu tarafından Leroy P Steele Ödülü’ne layık görüldü.
2001 yılında Nash ve Alicia tekrardan evlendi. 25 Mart 2015 tarihinde Norveç Bilimler Akademisi John Nash ve Louis Nirenberg’i araştırmalarından ötürü ödüle layık gördü. John Nash ve eşi Alicia bu ödülden eve dönerken New Jersey’de takside trafik kazası geçirdi ve ikisi de hayata gözlerini yumdu. Nash Michael Th. Rassias ile beraber saf matematiğin açık problemleri üzerine deneme çalışmaları yapmaya başladı. Kitap Open Problems in Mathematics adıyla 2016 yılında çıktı. Ancak John Forbes Nash Jr. Kitabın yayınlanacağını görecek kadar yaşayamadı.