Bu yazıya başlarken ilk soru elbette “Streaming nedir? olmalı. Teknik anlamı şu; bir kaynaktan sunulan verinin aynı anda, sayısız kullanıcıya erişebilmesi. Podcast ya da YouTube içerikleri veya çokça kullandığımız film, dizi platformları gibi düşünün. Bu evrimi hep birlikte gözlemledik; şarkılar plaklardan, filmler sinema salonlarından çıkıp cep telefonlarımıza girdi. Bunun ötesinde neler olabilir, şimdi hem biraz hayal gücümüzü çalıştıralım hem de verilere bakalım…
Şaşırtıcı ama, geleneksele dönüş: Yayın platformlarını televizyon kanallarından ayıran en önemli özellik, izleyicilerin istediği içeriğe istediği yerde erişebilmesi; istediği bölümde yayını durdurup sonra devam edebilmesi.
Bunun yanında, önemli bir kesimin geleneksel TV yayınına sadık kaldığı aşikar: Bazıları televizyon izlemeyi seviyor. Kimi platformlar bu gerçeği fark etmiş, astronomik bütçelerin konuşulduğu özgün içerikleri gerçek zamanlı yayın sistemi ile sunma yöntemini test etmeye çoktan başlamış. Yani 24 saat aralıksız yayın yapan streaming platformlarına hazır olun!
Aralıksız yayın demişken streaming dünyasına hızlı bir giriş yapan Red Bull Türkiye de bu yıl Twitch üzerinden kesintisiz tam 6 saat En Uzun Gün yayını yaparak kendine ait olan yayın rekorunu kırmıştı. Aynı şekilde Twitch üzerinden Isopowerr gibi profesyonel FIFA oyuncularının canlı yayınlarını ya da Solo Q gibi LoL oyuncularının vadide birbirine meydan okuduğu canlı yayınları izleyicilerle buluşturup streaming konusunda öncü markalardan biri oldu.
Bu yayınları kaçırmamak için Red Bull Türkiye Twitch kanalını şimdi takip et.
Yeni bir kavram daha: Dijital Rönesans: Streaming platformlarının stratejilerinin merkezinde genellikle kendi orijinal içerikleri yer alıyor.
En popülerlerden Netflix, 2018’de içeriğe ayırdığı 8 milyar dolarlık bütçenin yüzde 85’ini yeni ve orjinal yapımlara hibe etmiş ve 2019’da, bu yayınların uzunluğu 2769 saati bulmuş. Anlamı şu: Belli kurallara televizyon kadar tabi olmayan bu gibi platformlar, bir tür dijital rönesansın mimarı olabilir.
Bandersnatch’i hatırlıyor musunuz? Bizce de epey iyi bir denemeydi.
İzleyicinin hikayeyi önüne çıkan seçeneklere göre yönlendirebildiği bu tür yapımlara gelecekte daha sık rastlayacağız gibi duruyor. Ayrıca hızla gelişen VR/AR teknolojisi de bu interaktif trend’den payını alabilir. Böylece bazı aparatlar yardımıyla baktığımız yeri 3 boyutlu görürken bir yandan hikayeye müdahale edebilir, hatta diğer izleyicilerle ortak maceralara dalabiliriz.
Gerçek gibi oyunlar, konserler: Tıpkı dizi ve filmler gibi, oyunlarda da
VR/AR teknolojilerinin izine rastlayacağız. Bu senaryoda yayıncının oyununa 3 boyutlu şekilde dahil olabilir, belki co-op görevlere bile çıkabiliriz. Benzer bir hikayeye odaklanan, Spielberg’ün “Başlat: Ready Player One” filmi konunun nerelere gidebileceği hakkında fikir verebilir.
Müzik tarafına gelirsek: Bir gözlük ve bir kulaklıkla, dünyanın neresinde olursak olalım kendimizi başka bir ülkedeki, şehirdeki konserde, sahne önünde bulabileceğimiz günler yakın.
Podcastler: Gelelim son dönemin en önemli trendlerinden biri olan podcast’e. Amerika’da 2000’lerin başından beri var olan podcast’lerin bugün bu kadar popüler olmasının yegane sebebi, popüler streaming platformlarının kapılarını podcast’e açması. Hızla büyüyen bu ekosistemin gelecekte nerelere varabileceğini öngörmek kolay değil; bu noktada hayal gücümüzü çalıştırmak için izninizi istiyor, yazıyı burada kapatıyoruz.
Birkaç Örnek…
Red Bull sporcularının Socrates Podcasts’e konuk olduğu bölümleri hemen aşağıda dinleyebilirsin.